Sinan AKBAŞAK'tan gelenler

BENİM VAPURLARIM VARDI
Bu yazının yazılış nedeni her ne kadar gündemden düstü ise de konunun güzelliği nedeniyle sanırım her zaman güncel kalacak.

Merhaba biliyorsunuz başımızda vapur modeli belirleme komikliği var.. çeşitli oylama vs yutturmacalar ile önceden belirlenmiş bir ucubeyi halk oyuyla oldu diye karşımıza getirecekler…
Lütfen www.vapurumuvermiyorum.org sayfasını ziyaret ediniz ve desteğinizi oluşturunuz.. vapurla ilgili hiç anınız yoksa benim anılarımdan sadece küçücük bir sayfayı okuyup (altta) benim hissettiklerimi hissetmeye çalışın… geçmişteki her değerin modernleşme adına tahrip edilmesine engel olmak için desteğinizi oluşturunuz..

Merhabalar... Mailimi gönder tıkından sonra bu konuda görüşüne güvendiğim tüm dostlarıma mail atarak bu duyuruyu hatırlatacağım... Belki gözlerinden kaçmıştır... Vapurumu vermiyorum vapurumu almak istemeyenler... Sizin anlamanız mümkün değil... Onda benim çocukluğum var... Üşüdüğüm, sevindiğim, coştuğum anılarım, anlarım var.. Beykoz vapur iskelesinde beklediğim teyzem eniştem (45 yıl önceden) var.. Bayramda İstanbul'a gidiş (!) var.. Üzerime sinmiş vapur kokusu var.. Çımacıların siması var.. Emirgan iskelesi var... Babaanneme gidişim var... Kanlıca iskelesine yanaşırken ne kadar yakın geçtiğimizin öyküleri var.. Paşabahçe'den kalkan üçü bir geçe vapurunun Beykoz kulübü önünde yüzerek önünü kesmeye çalışıp kaptana düdükle kıyamet koparttırmak, tatlı tatlı sinirlendirmek var.. Beykoz iskelesinde kıçtan tırmanıp üst kattan atlamak var.. Yan tarafta ayakları demire dayayıp geçmek isteyenlere kıllık (pardon) yapmak yar.. Martılar var, simit var.. Kokusunu hala hatırlayıp aradığım çay var.. Üst kat var.. Üst kattan iniş merdivenleri var.. Penceresiz alt katta sabahları traş olan Nami amca var.. Namaztahtasını bulup namaz kılan babam Var.. Beykoz'a inince eve nasıl yürüyeceğimin sıkıntısı var.. Abimle cam kenarına oturup çocuk sohbetlerimiz var.. Kızkulesini görmediğini söyleyip abimi sinirden çatlatan kardeşim var.. Yeniköy iskelesi var.. İstinye'de araba vapuru ile paylaşılan iskele var.. Bebek iskelesinde Spor Sergi Sarayındaki konserden dönüşte gece saat birde uykulu bekleyiş, gelen vapurun Cankurtaran oluşu var.. Dosyalarımın arasına sıkışmış 200 vapur resmi Var.. Doğum günü hediyesi olarak abime tırım tırım aradığım Boğaziçi Vapurları kitabı var.. Üsküdar vapurunun hüzünlü öyküsü var.. Bunları okurken beni anlayacak pek çok insan var... Gözleri dalıp gidecek hatta yaşaracak pek çok insan var..

İYİDE NEDEN BUNLARI ANLAMAYACAK VE ANLAMASI MÜMKÜN OLMAYAN İNSANLAR BU KONUDA KARAR VERECEKLER...
VERMESİN GAYRET EDELİM VAPURUMUZA SAHİP ÇIKALIM..

BU GÜNE KADAR İNTİKAM ALIRCASINA ELİMİZDEN ALDIKLARI HER ŞEY ADINA SESSİZ KALMAYALIM..

R.Sinan AKBAŞAK

USTA
1972 yılının başlarındayız benim kuşağıma ve Beykoza tiyatroyu sevdiren hatta bendeki otuz yıllık tutkunun ışığını yakan rahmetle andığım usta HİLMİ KANBAY sahnede; buzlar çözülmeden'i oynuyoruz, USTA repliği gereği"bu devlet çöker böyle giderse yıkılırız, derken bir yandan da hızla ayağinı yere vuruyordu ki zorluklar ve olanaksızlıklarla yaptığımız sahneye ayağı dizine kadar geçiverdi rol arkadaşı " deli çavuş"un şaşkın bakışları arasında; demedim mi çavuş bak çökmeye başladı bile haydi bul bir tahta birkaç çivi de tamir et şurayı diyerek ustalığını gösterirken seyirci oyunun bir parçası ve çok başarılı bir canlandırma kabul ettiği bu olayı keyifle alkışlamıştı.

Yaratıcılığı ve çözüm bulma becerisini bizlere öğreten,her koşulda tiyatro diyen "usta" yı rahmetle anıyorum.
"USTA" : Sahnedeki en yetkin kişi; en üst rütbe

R.Sinan AKBAŞAK
ANILARDAN
DİNLEMEYİ BİLEBİLMEK
Konuşma karşılıklı yapılan bir eylemdir. Başka bir deyişle konuşma eyleminde bir konuşan bir de dinleyen kavramı vardır. Genellikle konuşan daha etkin konumda gibi gözükür, ancak konuşmacı uygun yada ilgili dinleyici bulamadığında konuşma eylemi taraflarından birini kaybederek eylem olmaktan çıkar.
Yıllar evvel konuşma eğitimi derslerimize giren hocam Toron Karacaoğlu ilk konuşmasına "iyi dinleme olmadıkça iyi konuşmaya olanak yoktur" sözleriyle başlamış ve daha bu ilk sözleriyle beni müthiş etkilemişti. Derslerimizin neredeyse tamamında Toron hocam konuştu bizler dinledik, dinledikçe ustaya ulaşmanın yolunun önce dinlemek ve yanını da onu çok iyi gözlemlemek olduğunu anlamıştık çünkü, kelimelerdeki ustalığının yanında gözlerini ellerini ve tüm bedensel devinimlerini de malzeme olarak kullanıp dinleyeni etkisi altına alıp tüm aktardıklarının kaydedilmesini sağlayan bir sistem oluşturmuştu.
Yapılan incelemeler sonucunda insanların pek çoğunun daha az konuşma daha çok dinleme durumunda bulunduğunu ortaya çıkmıştır. Eğitim ve öğretim süresince geçen yıllar bu gerçeği yeterince belirtir. Eğitim ve öğretimin başlıca iki yolu okumak ve dinlemek ise de pek çoğumuz okumayı da dinlemeyi de hiçbir zaman gereği kadar öğrenmediğimiz bir gerçektir. Sınavlardaki başarısızlıklarımız okumada ve dinlemedeki yetersizliklerimizin acı yansımalarıdır. Okuma becerilerinin geliştirilmesi konunun uzmanlarınca ve dinleme becerisi kazandırmayı da kapsayan kurslarla verilmelidir. Hocamı saygıyla anarken bir kez daha söylemek istiyorum: iyi dinleme olmadıkça iyi konuşmaya olanak yoktur. Bu nedenle iyi dinlemeyi öğrenmek hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir.
İletişim her zaman konuşanla dinleyen arasında bilgi beceri tutum ve davranış yönünden bir etkileşimi gerektirir. Eğer bu yönde konuşanla dinleyenden birinde bir eksiklik bir yetersizlik gözükürse etkileşim sağlanamaz. Böyle bir durum yaşandığında dostluklar zayıflar, sevdalar tükenir, öğrenme, öğretme kavramları kaybolur, gözlerdeki pırıltı, yaşamdaki keyif, tendeki can yok olur. Kavgalar çıkar savaşlara dönüşür, şiir yazan şarkı söyleyen,resim yapan ya silah yapan olur... yada silahın yok ettiklerinden.... neden? Anlatamadığımızdan yada anlayamadığımızdan. Aslında bu konuda hiç bir ön yargı taşıdığımızı düşünmüyorum. Yani elimizden gelen her şeyi yapıyoruz anlaşılmak yada anlatmak uğruna da neden sonuç pek parlak değil. Belki de kendi kendimizle bile yeteri kadar konuşmayıp kendimizi bile yeteri kadar dinlemeyip, dinlermiş gibi yapmayı daha çok sevdiğimizdendir kim bilir?
Tiyatro eğitiminin temel taşlarından bir bölüm de konuşabilme ve dinleme eğitimidir. Beykoz vakfı tiyatro bölümü öğrencileri her sınıfta bu eğitimi sürekli olarak alırlar. Ve neticede konuşabilen, konuştuğunu anlatabilen dinleyebilen, dinlerken dinlediğini ilgilendiğini, anladığını yada anlamadığını belirtebilen, konuşanın görsel ve işitsel dilini dikkatle izleyen uyanık ve zeki bir dinleyici, değerlendiren ama yönlendirilmeyen, kısacası öğrenen ama hiçbir art niyete köle olmayacak kadar çok bilgisini kullanabilen sağlıklı bireyler olmaktadırlar.
Sevgili dostlar hepinizin bildiği bir gerçeği tekrarlayarak sözlerimi bitireyim. Lütfen unutmayınız; "İşitmek dinlemek değildir" Kulağımızla işitiyor olabiliriz ama gerçekte zihnimizle hatta gönlümüzle dinleyelim..
Dinleyen dinlenen dost olmanız, dostlarınız olması dileklerimle.

R.Sinan AKBAŞAK
ANILARDAN
KAYBEDİLENLER

Bir gün insan ''virgülü'' kaybetti; o zaman zor cümlelerden
Korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı.
Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti.
Bir başka gün ise ''ünlem işaretini kaybetti.
Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı.
Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu.
Bir süre sonra ''soru'' işaretini kaybetti ve soru soramaz oldu
Hiç bir şey, ama hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu...
Ne kâinat, ne dünya, ne de kendisi umurundaydı.
Bir kaç sene sonra ''iki nokta üst üste'' işaretini kaybetti ve
Davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.
Ömrünün sonuna doğru elinde yalnız ''tırnak'' işareti kalmıştı.
Kendine has tek düşüncesi yoktu,
Yalnız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.
Sıra ''noktaya'' geldiğinde, düşünceyi ve
Okumayı unutmuş vaziyetteydi.

A.Kanevsky

ANACIĞIM

Anacığım Sen Gelince Aklıma
Ay bulutlardan görünür…
Yıldız İner.., Dansa Başlar Saçlarında
Çiçek Damlar Göklerden Kucak Kucak
Emeklerin Saymaya Kalkarım Bitmez
Seni Anlatmaya Nefesim Yetse Kelimem Yetmez
Ömre Sığanı Anlatmaya Ömür Yetmez
Ekmeğin Hesabı Yapılırken Ucu Ucuna
Bir Liralık Çekiç Bir Avuç Çivi Koydun Avucuma
Sevgin Sanat Oldu Ellerim Gelişti
Bakışın Örnek Oldu Yüreğim Gelişti
Belki Kimse Anlamadı Yaptığını
Ama Sen Biliyordun Denize Ne Attığını
Elerimin, Bilgimin Hünerini Sunarken
Yüreğime Ektiğin Tohumları Saçarken
Bil ki Sensin Çoğalan Işık Işık Çiçek Çiçek
Beşimize Beş Ayrı Sofra Hazırladığın
İki Arada Uğraştığın Sardunyaların
Yavruların Soğukta Diye Yakmadığın Soban
Mecbur Değilken Yaptıkların
Zorunda Olmadan Baktıkların
Sana Yetmezken Paylaştıkların
Dillerde Dudaklarda Hatırlarda
Anacım Sen Gelince Aklıma
Kuşlar Saba Okur Huzur Dolar Ruhuma
İndirsem Güneşi Taç Yapsam Başına
Karanfilden Gülden Yollar Yapsam Önüne
Omuzumda Taşısam Kabe'nin Yoluna
Her ne yapsam emeğin karşılayamam
Alsam elin Öpsem Öpsem Doyamam...
Sakla Gözün Yaşın Sevinçten de Olsa Kıyamam

Sinan AKBAŞAK sayfası