DİNLEMEYİ
BİLEBİLMEK
Konuşma karşılıklı yapılan bir eylemdir. Başka bir deyişle konuşma
eyleminde bir konuşan bir de dinleyen kavramı vardır. Genellikle
konuşan daha etkin konumda gibi gözükür, ancak konuşmacı uygun yada
ilgili dinleyici bulamadığında konuşma eylemi taraflarından birini
kaybederek eylem olmaktan çıkar.
Yıllar evvel konuşma eğitimi derslerimize giren hocam Toron Karacaoğlu
ilk konuşmasına "iyi dinleme olmadıkça iyi konuşmaya olanak
yoktur" sözleriyle başlamış ve daha bu ilk sözleriyle beni
müthiş etkilemişti. Derslerimizin neredeyse tamamında Toron hocam
konuştu bizler dinledik, dinledikçe ustaya ulaşmanın yolunun önce
dinlemek ve yanını da onu çok iyi gözlemlemek olduğunu anlamıştık
çünkü, kelimelerdeki ustalığının yanında gözlerini ellerini ve tüm
bedensel devinimlerini de malzeme olarak kullanıp dinleyeni etkisi
altına alıp tüm aktardıklarının kaydedilmesini sağlayan bir sistem
oluşturmuştu.
Yapılan incelemeler sonucunda insanların pek çoğunun daha az konuşma
daha çok dinleme durumunda bulunduğunu ortaya çıkmıştır. Eğitim
ve öğretim süresince geçen yıllar bu gerçeği yeterince belirtir.
Eğitim ve öğretimin başlıca iki yolu okumak ve dinlemek ise de pek
çoğumuz okumayı da dinlemeyi de hiçbir zaman gereği kadar öğrenmediğimiz
bir gerçektir. Sınavlardaki başarısızlıklarımız okumada ve dinlemedeki
yetersizliklerimizin acı yansımalarıdır. Okuma becerilerinin geliştirilmesi
konunun uzmanlarınca ve dinleme becerisi kazandırmayı da kapsayan
kurslarla verilmelidir. Hocamı saygıyla anarken bir kez daha söylemek
istiyorum: iyi dinleme olmadıkça iyi konuşmaya olanak yoktur. Bu
nedenle iyi dinlemeyi öğrenmek hepimizi çok yakından ilgilendirmektedir.
İletişim her zaman konuşanla dinleyen arasında bilgi beceri tutum
ve davranış yönünden bir etkileşimi gerektirir. Eğer bu yönde konuşanla
dinleyenden birinde bir eksiklik bir yetersizlik gözükürse etkileşim
sağlanamaz. Böyle bir durum yaşandığında dostluklar zayıflar, sevdalar
tükenir, öğrenme, öğretme kavramları kaybolur, gözlerdeki pırıltı,
yaşamdaki keyif, tendeki can yok olur. Kavgalar çıkar savaşlara
dönüşür, şiir yazan şarkı söyleyen,resim yapan ya silah yapan olur...
yada silahın yok ettiklerinden.... neden? Anlatamadığımızdan yada
anlayamadığımızdan. Aslında bu konuda hiç bir ön yargı taşıdığımızı
düşünmüyorum. Yani elimizden gelen her şeyi yapıyoruz anlaşılmak
yada anlatmak uğruna da neden sonuç pek parlak değil. Belki de kendi
kendimizle bile yeteri kadar konuşmayıp kendimizi bile yeteri kadar
dinlemeyip, dinlermiş gibi yapmayı daha çok sevdiğimizdendir kim
bilir?
Tiyatro eğitiminin temel taşlarından bir bölüm de konuşabilme ve
dinleme eğitimidir. Beykoz vakfı tiyatro bölümü öğrencileri her
sınıfta bu eğitimi sürekli olarak alırlar. Ve neticede konuşabilen,
konuştuğunu anlatabilen dinleyebilen, dinlerken dinlediğini ilgilendiğini,
anladığını yada anlamadığını belirtebilen, konuşanın görsel ve işitsel
dilini dikkatle izleyen uyanık ve zeki bir dinleyici, değerlendiren
ama yönlendirilmeyen, kısacası öğrenen ama hiçbir art niyete köle
olmayacak kadar çok bilgisini kullanabilen sağlıklı bireyler olmaktadırlar.
Sevgili dostlar hepinizin bildiği bir gerçeği tekrarlayarak sözlerimi
bitireyim. Lütfen unutmayınız; "İşitmek dinlemek değildir"
Kulağımızla işitiyor olabiliriz ama gerçekte zihnimizle hatta gönlümüzle
dinleyelim..
Dinleyen dinlenen dost olmanız, dostlarınız olması dileklerimle.
R.Sinan AKBAŞAK
ANILARDAN |