Değerli
Dostum, Avni YURTSEVER ağabeyimin anısına ...
Seni çok arayacağım ... ........ M. Osman AKBAŞAK |
|
|
|
Değerli
dost, Gerçek bir devrimci, Soyadı gibi yurtsever Avni Ağabeyimi
kaybettik. Tüm değerlerin hoyratça tahrip edildiği, özellikle
bugünlerde 27 Mayıs Devrimini, nedenleriyle değil de sadece sonrasıyla
değerlendiren, Anayasa ihlallerini, bazı ülkelere yaranmak adına
Kore'de verdiğimiz yüzlerce şehidimizi, toplumun büyük kesimini
ezmeye çalışan baskıcı uygulamaları görmezden gelip yaşananları
aile dramına indirgeyen dizilerin akılları karıştırdığı bu günlerde
senin ve arkadaşlarının anısı önünde saygıyla eğiliyorum. 23.02.2007
Avni abim,
seni 1980 li yıllarda tanıdım, o zamanlar yeterince sohbet edemedik.
1990 lı yıllarda ve sonrasında ise dost olmuştuk. Aramızdaki yaş
farkına rağmen
beni hep bir dostun, siyasal, güncel konularda sohbet arkadaşın
olarak gördün.
Yaşamım boyunca bunun onurunu taşıyacağım.
Senin gerçek bir yurtsever, Atatürkçü, Türk devrimlerinin inançlı
bir düşünce adamı olarak
benim ve sevenlerinin gönlündeki yerin asla dolmayacak.
Işıklar içinde yat, asla unutulmayacaksın. . .
|
|
Sevgili
ağabeyim Avni YURTSEVER, yaptığımız bir sohbette, 1960
yılında İngiltere Avam Kamarası reisi olan ve toplam onaltı
yıl bu görevde bulunan Clifton Douglas ile 1957 Meclis
iç tüzük tadilatı konusunda yaptığı mektuplaşmalarında
şu olayı anlattı:
"Sayın
savcım; Sizin sorununuz mevzuat sorunu değil, gerçek devlet
adamlığı yoksunluğu. Gerçek devlet adamı, gücünü halk
yığınlarının alkışlarından, çıkar amaçlı yandaşların desteğinden
almaz. Maddiyata köle olmayan yüksek ahlâki meziyetlerinden,
engin kültüründen, geleceğe ait yüzde yüz isabetli ileri
görüşlülüğünden alır. Gerçek devlet adamı gelecek seçimleri
değil, ülkesinin geleceğini düşünen adamdır.
Mektubuma Chuchill'in bir sözüyle nihayet vermek istiyorum.
Avam kamarası 600 seneden beri ayakta duruyorsa bu bir
tesadüfün eseri değildir. Bunun sebebi bu süre zarfında
avam kamarasının bir defa olsun hükümetin emrine girmeyip,
daima İngiliz halkının gözü, kulağı ve dili oluşudur."
|
|
|
|
|
Avni
Yurtsever ağabeyimle zaman zaman yaptığımız sohbetlerden
birinde
27 Mayıs hakkındaki görüşlerinden bir bölüm
27
MAYIS GERÇEĞİ
27 Mayıs 1960 Türk Ordusu müdahalesi,
bir Bab-ı ali baskını değildir. Ordunun başındaki bazı liderlerle,
onlarla işbirlikçi durumunda olan bir kısım siyasilerin
ve çıkarcı iş çevrelerinin yararına; iktidara el koyma olayı
ile eşdeğerde bir olay olarak da nitelendirilemez.
12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ise,
hiçbir yönü ile mukayese edilemez. Bu iki harekatın, Türk
Ordusunun tarihi misyonu ile uzlaşan ve Atatürk`ün açıkladığı
türden bir ileri hareket olarak tanımlanması da, asla mümkün
değildir. 12 Eylül, Türk ordusunun tarihi misyonuna ters
düşen bir darbedir, iktidara el koymadır. Enver Paşa' nın
Bab-ı ali baskını ile Evren Paşanın hareketi eşdeğerde ve
Türk ordusunu bağlamayan tipik bir iktidar gaspıdır.
Bugün 1982 Anayasasının A dan Z ye kadar
değiştirilmesi ihtiyacının duyulması; harekatın, bütünü
ile hukuk dışı oluşundan kaynaklanmaktadır.
Türk ulusunun, bütün ilerici -ıslahatçı-
hareketlerine, Türk ordusunun öncülük yaptığı, tarihten
sabit ve dünyaca takdir edilen bir gerçektir. Yüce Atatürk`ün
Türk ordusunun 27 Mayıs harekatını, sanki kırk yıl önceden
görmüş ve bunu müjdeler gibi değerlendirebileceğimiz bir
konuşmasını burada hatırlatmak isterim.
Atatürk, Türk ordusunun tarihi misyonunu
şöyle açıklıyor : "Arkadaşlar ! Tüm tarih bize gösteriyor
ki, uluslar; yüce hedeflerine ulaşmak istediklerinde; bu
coşkularının karşısında, daima çocuklarını bulmuşlardır.
Yani, kendi öz çocuklarından oluşan orduları, karşılarına
çıkarılmıştır.
Tarihin bu değişmeyen geneli içinde büyük
bir istisna, sadece ve sadece bizim tarihimizde, Türk tarihinde
görülür. Bilirsiniz ki Türk ulusu,ne vakit yükselmek için
bir ileri adım atmak istemiş ise; önünde daima önder olarak,
bu yüksek ulusal ülküyü gerçekleştirecek hareketlerin kılavuzu
olan, kendi kahraman çocuklarından oluşan ordusunu görmüştür.
Bu çocuklarımız arasında,yarının kahramanlarını
yetiştiren öğretmenlerimiz de vardır. Ben büyük ordumuzun,
şerefli ordumuzun subaylarından ve onlarla birlikte hareket
eden; fikriyle, vicdanıyla ve irfanıyla ulusal kahramanlığa
hazır, Türk gençlerinden söz ediyorum."
27 Mayıs Atatürk`ün tanımladığı gibi bir
ileri adımdır. Ulusal bir ülküdür. 27 Mayıs harekatı,Türk
ulusunu;ulusal egemenliğe ve hukukun mutlak üstünlüğüne
dayanan, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, gerçek demokratik
parlamenter rejime kavuşturmak amacı ile yapılmıştır.
27 Mayıs ileri harekatını müteakip, Üniversitece
hazırlanan Anayasa Ön Tasarısında, başlangıç olarak kaleme
alınmış bölümde belirtildiği üzere: 27 Mayıs; Milli mücadele
ruhuna, milli egemenliğe, Cumhuriyet esaslarına, Atatürk
inkılaplarına bağlı milletçe özlenen gerçek demokrasiye
kavuşmak için yapılmış bir ileri harekettir.
Medeni dünyaca kabul edilmiş,hukuk ve
demokrasi temellerine dayanan, bir hukuk devleti kurmak
için yapılmıştır. Atatürk`ün hedef olarak gösterdiği, dünya
milletleri arasında onurlu bir biçimde yaşayabilmenin yegane
koşulu, "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkabilmek için "kaçınılmaz
olan, hukukun üstünlüğüne dayalı, sosyal bir demokrasiye
kavuşmak için yapılmıştır.
Demokrat partinin, Türk ulusunu refah
ve saadete kavuşturacak olan demokratik rejimin bütün koşullarını
gerçekleştirmek hususundaki vaatlerini yerine getirmeyip,
tam tersi uygulamalarla, önce seçim yasalarındaki değiştirmelerle
mecliste temsil adaletini yok etmesi, muhalefetin denetim
olanaklarını kısıtlaması, muhalefet üzerinde baskı kurması
muhalefetin sertleşmesine ve güçlenmesine neden olmuştur.
Güçlenen muhalefet karşısında, sorunlara
çare aramak yerine, Demokrat Parti iktidarınca muhalefeti
sindirme tercih olunmuş ve tam bir baskı rejimi oluşturulmuştur.
Muhalefetin denetim yolları içtüzük değişikliği ile tamamen
tıkanmış,meclis adeta çalışamaz hale getirilmiştir. İktidar
muhalefet mücadelesinin sertleşmesi sonucu had safhaya giren
siyasi atmosfer, muhalefeti; meclis dışı etme (Ana muhalefet
partisi Cumhuriyet Halk Partisini kapatma) amacı ile kurulan,daha
sonra da çıkarılan bir yasa ile yargı yetkisine sahip kılınan
Tahkikat Encümeninin çalışmaya başlaması, bardağı taşıran
son damla olmuştur. Olaylar meclis dışına taşmış, ülke bütünlüğünü
tehdit eden bir safhaya dönüştüğünde de ordunun müdahalesi
kaçınılmaz olmuştur. Ordu müdahalesinde,amaç;yerindedir.
Varılması saptanan hedef de isabetlidir.
Ancak, harekatın hedefinden saptırılmasından ve başarısızlığa
uğramasından ne üniversite, ne ordu, ne de harekata olumlu
katkıda bulunan Türk halkı asla sorumlu tutulamaz.
Sorumlular, Türk ordusu adına harekatı sahiplenen Milli
Birlik Komitesi mensuplarıdır. Bunlar, Cumhuriyet Halk Partililerle
anlaşıp, kaydı hayat şartı ile senatörlük vaadi karşılığında
bu partiye, geçici anayasa yapacak bir komisyon kurdurmuşlardır.
Bu komisyonun kurulması ihtiyacının nereden doğduğu ve kim
tarafından Turhan Feyzioğlu`nun görevlendirildiği hususlarını,
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı İsmet İnönü`nün damadı
Metin Toker`in Milli Birlik Komitesi ile CHP arasındaki
olayların içinde yaşamış bir yazar sıfatı ile yazdığı bir
kitaptan öğreniyoruz. |
Avni
YURTSEVER'in anılarının hak sahibi sadece ailesidir.
Yukarıdaki yazı benimle paylaştığı bir sohbetin
kısa bir parçasıdır. |
Cenazesinde
karşılaştığım 50 yıllık bir dostunun bir gece önce yazdığı şiir
|
|
Bir
gün posta kutuma bir ileti düştü . . . . . . .
|
Sayın
M.Osman AKBAŞAK
Ben
Avni YURTSEVER beyin yakınıyım. Bilgisayardan aldığım
bilgiye çok eklenecek gerçekler var o ailemizin medarı
iftiharı idi. Nur içinde yatsın onun adaletini, millet
sevgisini insanlığa hizmetini anlatmak vefa borcumdur.
.Onu çok seven bir dostu olarak sizinle karşılıklı konuşup
onun daha çok bilinmeyen taraflarını paylaşmak istiyorum.
Lütfen buna imkan sağlayın.
Ben çok yaşlıyım, yoksa gelir sizi bulurdum. Onu gerçekten
tanıyıp sevdiğinizi anladım. Telefonla beni ararsanız
minnettar kalırım. ................... Sabiha GÜROL
|
Bu
iletiyi alır almaz hemen Sabiha hanımefendiyi aradım.
Heyecanı o kadar belirgindi ki, ben bile konuşurken aynı
heyecana kendimi kaptırdım. Oldukça uzun konuştuk, yakın
bir yerde olsa hemen tanışmak için yanına gidebilirdim.
Kısa zamanda olamayacağı için ilk aklına gelenleri yazıp
bana gönderdi. İnci gibi bir el yazısı ile yazılmış bu
anıları aşağıda okuyabilirsiniz. Mektubun yanında adıma
imzalamak lütfunda bulunduğu kitaplarını da göndermiş.
Onur duydum, kitaplığımın en güzel yerinde duracaklar.
Sabiha hanımefendiye teşekkür ediyor, ellerinden saygıyla
öpüyorum.
Ayrıca elinde bulunan fotoğraflardan bir kısmını da göndermiş,
onları da aşağıda görebilirsiniz.
|
|
|
|
Ali
Rıza YURTSEVER
YAVUZ gemisinin imamı
Avni YURTSEVER'in babası |
Avni
YURTSEVER
Yeni
Subay 30 Ağustos
merasiminden sonra |
|
|
Avni
YURTSEVER'in amcası sivil hali ile |
Avni
YURTSEVER'in amcası
ve çocukları
|
|
|
Sabiha
GÜROL'un babası
Avni YURTSEVER
ve ağabeyine Edirne'yi gezdiriyor |
Avni
YURTSEVER ve sağında büyük ağabeyi
Zeki YURTSEVER, solunda Remzi YURTSEVER |
Sabiha
GÜROL Hanımefendinin gönderdiği kitaplar |
|
|
|
|
|
|
Sabiha
GÜROL hanımefendinin yazdığı mektup
Çok
uzun yıllar sonra elyazısı ile yazılmış bir mektup aldım.
Mektup almanın güzelliği en az mektubun içeriği kadar değerliydi
ve mutluğumu arttırdı.
Sabiha hanımefendiye teşekkürlerimle . . .
|
Size
ulaşmamın bu kadar kolay olacağını tahmin etmezdim.
Bunu komşumun kızına borçluyum, ben eski anılarla yaşayan
Atatürk sevdalı 86 yaşında bir Türk kadınıyım. Tarihimle
anılarla yaşıyorum, 1944 te İstanbul'a gelin olarak
geldim. Eşim babamın halasının oğlu, Avni Yurtseveri'nde
amcasının oğlu önce amcalarla evimiz uzaktı, sonra kayınvalidem
ölünce onlara çok yakın kira evine çıktık çünkü kardeşler
ve kardeş çocukları daha sık görüşme fırsatı olur diye
gerçekten de öyle oldu. Bu iki alile bir birine bağlı
eski Türk adetlerini evlerinde sürdürüyordu. Ben de
aynı terbiyeyi aldığım için bu temiz aileye intibak
etmem zor olmadı. Sık sık hafız amcalara gidip onlara
severek hizmet ediyordum. Aile fertleri bir araya gelince
önce hal hatır sorulur sonra ciddi konulara girilir.
Kayınpederim büyük olduğu için girdiği harplerden ve
aldığı istiklal madalyasından başlar arkasından Avni'nin
babası Hafız amca oda dini hikâyeler ve öğütler verir,
sıra Avni'ye gelince hemen yaşlı bilgin gibi adeta bir
tavır alır hepimiz pür dikkat onu saygıyla dinleriz.
Çünkü anlattıkları güncel taze konulardır. Siyasi, milli
ve askeri ben onların arasında çok şeyler öğrendim.
Bir nevi tahsil görmüş gibi oldum. Bugün hepsi merhum
oldu. Kabirleri nur olsun. Oraya gidip hizmet etmemin
sebebi hepsi yaşlıydı. Evde 80 yaşında büyük halamız
vardı. Kayınpeder 75, amca 70 yaşında, amcamın 2 hanımı
da tahmin ederim 65 vardı. Vaktiyle onlar 3 kardeş Erzurum'dan
gelmişler İstanbul'a yerleşmişler, 2 erkek kardeş evleniyor
çocukları oluyor. Amcaya yakınında oturan yaşlı ve hasta
bir kadından şöyle bir teklif geliyor "o efendiye
hanımı çok sevdim benim evimde otursunlar ne olur ölene
kadar bana baksınlar evim onların olsun o günlerde onlarında
ihtiyaçları varmış. Hem kimsesiz hem de hanımın duasını
alırız diyorlar". Gayet güzel bakıyorlar ama birgün
amcanın hanımı Gül ölüyor arkadan yaşlı hasta kadın
ağırlaşıyor çok geçmeden oda ölüyor. Amca 3 küçük çocukla
kalıyor, amcanın günden güne işi zorlaşıyor.
Bazen çocuklarını abisinin yanına yani kayınvalideme
getiriyorsa da onun bu durumuna acıyan dostlarım uygun
bir hanım bulup evlendiriyorlar. Zamanla bu 3 küçük
çocuk büyüyor 3 de birbirinden akıllı, zeki efendi çocuklar,
en büyüğü Zeki Yurtsever, madeni eşya atölyesi var,
ortancı ağabey Remzi Yurtsever okullarda gösterdiği
üstün başarısından dolayı devlet hesabına Amerikan Kolejini
iyi derecede bitirip yine devlet yardımıyla Amerika
da, Yüksek Uçak Mühendisi olarak yurda dönüyor, Kayseri
uçak fabrikasına atanıyor.
En
küçüğü Avni de son derece başarılı 2 sınıfı 1 senede
geçiriyor, olağan üstü başarı ama babamı maddi sıkıntıya
sokmayayım düşüncesiyle askeri okulu tercih ediyor.
Avni Yurtsever emsallerinden evvel harp okulunu bitiriyor.
Her erkek çocuk gibi askerliği çok seviyor bu inkar
edilemez. Ama bir gün nedense onda birden hukuk tahsili
aşkı uyanıyor. Gayet hesabını bilen bir çocuktu mecburi
hizmeti bitince kendi topladığı parasıyla hukuka başlıyor,
ağabeye sinin yeni açacağı atölyesine de maddi yardımını
esirgemiyor. Hukukun son günleriydi o akşam bizde misafirdiler
gelirken tamir edilecek gömlek ne varsa ütülenecek hepsini
getirmiş. Önce büyüklerin hizmetini gördüm baktım oda
küçük masayı önüne çekmiş başı önde ders çalışıyor,
büyükler zaten onun durumuna hep saygı gösterir gayet
sessiz konuşuyorlar. Radyodan bir anons dikkat, dikkat,
Başbakan Adnan Menderesin uçağı Londra yakınlarında
düştü. Biranda Avni parmağını dudaklarının üstüne koyup
susun işareti verdi, dinledi inşallah ölmez dedi. O
zaman babası afferim oğlum onu sevmezdin yinede ölümünü
istemedin dedi. Avni'nin verdiği cevap hepimizi şaşırttı.
Hayır baba ben gün olacak milletimin hesabını soracağım.
Avni değişti meğer bu çocuk dolu imiş. Baba biliyor
musun askerlik lav edilecek, askerlik diye bir şey kalmayacak
geri kalanlar da hiçbir işe yaramayacak sokaklarda perişan
yamalı pantolonlarla dolaşacaklarmış. Baba askerimiz
olmazsa milletimizi kim koruyacak Avni bir nutuk çekti.
Hepimizin dili tutuldu. Tarih gösterdi Avni'nin duası
Tanrı katında kabul edilmiş buna şahit olduk.
Yine bir akşam bizde misafirler giden sohbetler arasında
2-3 gün evvel bir olaya şahit oldum. Hala üzgünüm Türklüğümden,
dinimden utandım baba dedi. Ve anlatmaya devam etti.
Bizde bakalım Avni ne diyecek diye bekliyoruz. Bir zengin
Rum dostum var onun hukuk işlerine bakıyorum bana o
kadar itimadı güveni var ki ben mısıra gidiyorum orada
da gayrimenkullerim var biraz işim uzar Avni Bey buradaki
han ve emlaklerimden epey bir gelir alacaksın bildiğin
fakir aileler dahatacaksın, peki dedim. Onların kiliselerine
gittim sordum, soruşturdum parayım dağıttım geldiği
zaman kendisine anlatım. O bana nedense beğenirsiniz?
Niye zorlandın nerelere gitmişsin yahut rast gele fakirliğine
biraz inandığın kimse yok muydu Türk, Ermeni, Yahudi
ne olursa benim için hepsi bir insan uzak yakın arama
milliyet, dinde arama işte gerçek insan dedim. Bende
bilirim ama o paranın sahibi ben olmadığım için Rum
cemaatini seçtim.
(kaybolan emekli cüzdanı)
Yardımlaşmadan cesaret alarak kardeşim Avni apartmanın
bodrumunda oturan bir aile var emekli cüzdanını kaybettiği
için odun, kömür alamamış şuanda yardıma nasıl muhtaç
anlatamam. Gaddar kayınpeder, kayınvalide normal katta
oturuyor hiç içleri sızlamıyor mu? Dün bir ara uğradım
durumu gördüm hemen eve gidip taşıya bileceğim kadar
odun aldım getirdim. 3 çocuğunla o rutubetli yerde yaşıyor.
Beni görünce hem ağladı hem sevindi onu teselli ettim
Allah büyüktür darda olan kulların yardımcısı olur.
Bir gün elbet feraha çıkacaksın daha birçok teselli
edici kelimelerle onu biraz olsun rahatlattım Avni beni
dinledikten sonra büyük fırsatı kaçırdık babasına dönerek
baba sana zahmet yarın yine buraya gel kendi paramdan
göndermek istiyorum dedi. Sonra bana dönerek yenge bir
ricam var katiyen isim vermeyeceksin. Ben o anda komşum
kadar sevindim birde komşum parayı aldığı anı görmeliydiniz
nasıl dualar etti bu parayı gönderen iki cihanda mutlu
olsun.
Komşum
beni sıkıştırdı ne olur söyleyin kim gönderdi elimden
ne gelirse yapmaya hazırım. O bir şey beklemiyor ama
ben tahmin ediyorum Hafız amca göndermiştir. Hanım haklı
amcamızın bize çok yardımı oluyordu. Bizde evimize yeni
açmıştık çok noksanlarımız oluyordu yakın komşular bunun
farkında idi. Hayır kardeşim oda değil çok ısrar etti
dayanamadım söyledim. Fakat Avni'yi gördüğünde söylemedin
değil mi yenge diyince evet diyemedim suçlu gibi kaldım.
Zaten Avni'ye her şeyin doğrusu söylenirdi söz verdim
bu defa afet dedim bizim Avni'miz böyle bir Avni idi
babasının 3 oğlu vardı. Gayet tabi üçünü de evladıdır
sever ama o babasının her hususta arkadaşı o kadar güzel
anlaşıyorlar ki amca hep Avni'yi yanında taşır. Avni
askerlik görevi icabı İstanbul'a geleceğini öğrendim
amca bize uğra yarın Avni gelecek siz erken gelin beraber
olalım derdi rahmetli. Size babasını met ettiği kadar
vardır ve haklıdır.
Yine bir gün, amca geldi aklımdayken söyleyeyim dedi
yarın erken gelin Avni gelecek peki amca gayret ederiz
dedik. Ertesi gün gittik eşim içeri girer girmez nerde
benim kardeşim diye yüksek sesle konuşunca amca gülerek
geldi ağabeysi yukarıda namaza kılıyor. Amca mutlu eşim
söze karıştı bende isterim ama vazifem o kadar ağır
ki ne gecem nede gündüzüm yok ama dini vecibeleri yapmaya
çalışıyorum. Allah fırsat versin haklısın oğlum maşallah
Avni'miz namaza başladı diyince Avni içeriye giriyor
bu konuşmayı duymuş olacak ki, ağabeyimler yabancı değil
ama baba sen bize ibadette, kabahatte, gizli olur demiştin.
Baba bir daha sakın ilan etme dedi. Sonra yine hürmetle
babasının elini öptü o hareketi ile de babasından özür
dilemiş oldu.
Avni'nin ağabeysi Zeki evleniyor bana genç bir arkadaş
geldi onunla kısa zamanda anlaştık. Hafız amca memnun,
bir gün yeni gelen küçük geline bak kızım (Erzurum şivesiyle)
Sebahat ablandan çok memnunuz ama dikkat et edersen
kazanırsın diye örnek gösterdi. Yakın olmak dolayısıyla
onlar bizde ikinci cumartesi biz onlarda toplanıyorduk
bu böyle uzun yıllar sürdü. Birde Ramazanı anlatmadan
geçemeyeceğim. Biz apartmanın çekme katında oturuyorduk.
Amca ikindiyi camide kıldı geldi. Bizimkiler daha gelmediler
mi dedi daha erken amaca gelirler. O zaman kızım sen
bana bir sandalye ver şurada oturup dinleneyim. Ben
içerde hazırlıkla meşguldüm. Seslendi "Sebahat
kızım bu teras ne güzel büyük sen burayı güzelce bir
yıka günün sıcaklığını alsın. Akşama kalınca bir battaniye
ser bizim cemaatti ancak alır derken Avni geldi. Bu
akşam teraviyi bize Avni'nin kaldırmasını istiyorum
memnuniyetle babacığım. Gerçekten başa geçti arkasında
hepimiz sıralandık. Oda vazifesini kusursuz ifa etti.
Babasının mutluluğunu görmeliydiniz. Çok sıcaklara rastlayan
bir ramazandı. Her akşam burada teravi kılmak ne güzel
hiç terlemedik, arkadan çaylar, meyveler elimizden geldiği
kadar ikramımızı yaptık onları memnun etmek bizim gururumuz
oluyordu. Velhasıl ramazanımız, iftarlarımız çok renkli
geçiyordu...
Sayın
Osman AKBAŞAK
Ben konuların içinde kendimi kaybettim bugünü değil
adeta o günleri yaşadım. Bir şey sorulduğu zaman rüyadan
uyanır gibi cevap verdim onun içinden imla hatalarım,
cümle düşükleri olacaktır artık sizin hoşgörünüze sığınırım,
sabırla okuduğunuza da teşekkür ederim. En samimi selam
ve sevgilerimi sunar Avni kardeşimden bana kalan en
aziz hatırasınız.
S.GÜROL
|
|
|
Bir
gün fırsat oldu, Edirne'ye gittim. Sabiha hanımın evinde
onunla tanışma fırsatı buldum. Tam gözümde canlandırdığım
gibiydi. Asil, nezaketli, ince düşünceli bir İstanbul hanımefendisi.
Elini öptüm, sohbet ettik. Ortak dostumuz Avni ağabeyim
ile geçen anılarımızı paylaştık. Kâh güldük, kâh hüzünlendik.
Onun sayısız manevi evlatlarından biri olan Metin KOCA bey
incelik gösterdi, bize Edirne'nin en görülmesi gereken yerlerini
gezdirdi. Tanışmamızda katkısı olan Yıldız ÖZCAN hanım ile
tanıştık, ilgisi ve yardımları için sevincimizi ifade ettik.
Önce Sabiha hanımefendiye ve diğer dostlara sonsuz teşekkürlerimle
. . . . M. Osman AKBAŞAK 07.03.2008 |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sabiha
hanımın evinde Edirne ile ilgili kitapları ve resimleri karıştırıken
çok beğendiğim resimler ve çizimlerle karşılaştım.
Eserlerin sahibini
sordum, yerini öğrendim ve değerli bir büyüğümle, sessiz sedasız
bir beyefendi sanatçı ile tanıştım.
Bizi evinde, atölyesinde kabul
etti dostluğunu paylaştı.
Sizi tanıdığım için çok mutluyum Tayyip YILMAZ beyefendi. Dostunuz
olmaktan her zaman onur duyacağım. |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|