20 Ağustos 2019

Benim gözümden deprem gerçeği, Deprem gözlemleri ile tanık olduğum anılarım,
İzmir İnşaat Mühendisleri Odasının sağlıklı yapılar yapılmasına katkıları,
Odalar Kapatılsın açıklamasına yanıt...

Benim gözümden deprem gerçeği
Bugün büyük felaketin 20 inci yılı. Pek çok kişinin mutlaka bu Marmara depremi ile ilgili anıları var ancak pek çok kişinin ise anıları çok acı. Ben bu felakete teknik boyutta yaklaşacağım görüşlerimi madde madde şöyle sıralayacağım.

1) Ben bu felaket olduğunda İzmir’de idim büyük sarsıntıda bulunduğum apartmanın 6. Katındaydım.

2) İki gün sonra İzmir’deki çeşitli kurumlar benimle beraber iki İnş. Müh. arkadaşımı felaket bölgesine gönderdi. Bizden istenen sadece deprem ile ilgili teknik bilgilere ulaşmaktı. (gözlemlerimiz daha sonra çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı.

3) Bu deprem için bazı belirtiler oluşmuştu ve depremden çok önce pek çok ülkenin teknik heyetleri bölgede idi. yani deprem bağıra bağıra gelmişti. Gelen ülkeler içinde anımsadıklarım Japon bilim adamları Almanya bilim adamları ABD’den gelen heyetler kanada gibi pek çok ülke bilimsel kadrolarını anımsıyorum.

4) Ayrıntılara girmeyeceğim, radon gazının bölgede aşırı artması ve bazı yer altı sularının aşırı ısınması gibi pek çok belirti vardı.

5) Bu arada bilim adamları arasında depremin yeri konusunda görüş ayrılığı çıktı. Kanadalı bilim adamı bu depremin Saros körfezinde olacağını iddia etmişti. Ancak yine depremden birkaç gün önce Sayın Ahmet Işıkara (kendisine daha sonraları “deprem dede” lakabı verilmişti) Saros körfezine gitmiş mayosu ile kumsalda bağırıyordu “Ben buradayım hani deprem nerede?”

O sırada rahmetli Işıkara Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü idi. 1993-2000 yılları arası Avrupa konseyi başkanlar kurulunda “Depremlerin önceden belirlenmesi komitesi üyeliği” yapmıştı

Şimdi gelelim deprem gözlemleri ile tanık olduğum anılarıma;
A) Felaketten tam iki gün sonra Anadolu’nun en ücra kasabalarından ve hatta köylerinden felaket bölgesine binlerce destek gidiyordu. Ülkem için çok gurur verici idi, köylerinden ne topladılarsa her türlü yiyecek ve hatta giyecek maddeleri ile doldurmuşlardı kamyonetlerini, büyük bir gurur ile İstanbul’un yolunu tutmuşlardı. Bence ülkem için çok gurur verici bir tabloydu tanık olduğum. O gün anladım ki Anadolu İstanbul’du, İstanbul ise Anadolu…

B) Deprem bölgesine ulaştığımız gün; orada Anadolu’nun her kasabasından hatta her köyünden gelen destek dışında maalesef kötü niyetlilerde deprem bölgesine ulaşmışlardı. Bu kötü insanlar yıkılan binalarda soyguna başlamışlardı ki o dükkânların sahipleri belki de enkaz altından kurtulmamışlardı henüz. İşte kötü niyetlilere müdahale edecek tek bir organize güç olan Ortadoğu Üniversitesi gençleri vardı. (Bu arada Ortadoğu Üniversitesi rektörünün kulakları çınlasın) işte o gençler soygunculara karşı mücadelelerine tanık oldum gerçi bir iki saat geçmeden askeri birlikler bölgeye gelmişlerdi ve asayiş kontrolü askerlerin güvencesinde idi artık.

C) O an aklıma ABD Bilimler Akademisi üyesi ve dünya deprem komitesi üyesi Prof. Mete Sözen geldi. Sayın Mete Sözen, Meksika depremi dâhil yer küremizdeki tüm depremleri araştırmıştı. Ancak Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra ABD ye gitmiş orada deprem üzerinde kariyerini tamamlamış fakat askerliğini yapmadığı gerekçesi nedeni ile deprem risklerini yoğun olarak taşıyan ülkemize gelmesi yasaklanmıştı.

Neticede benim rahmetli gazeteci ağabeyim Saruhan Ayber’in yine o dönem etkin siyasetçilerinden rahmetli Adnan Kahveci’ye ulaşması ile ülkemize gelmesi sağlandı. Kendisini yaklaşık bir hafta süre ile başkanı olduğum İzmir İnşaat mühendisler odası olarak ağırladık.

İşte o günler bize şu tavsiyelerde bulunmuştu “Deprem olduğunda en fazla hizmet üretmesi gerekenler doktor, hastabakıcı, hemşire ve itfaiye gibiler önce kendi yakınlarını kurtarma telaşına düşerler. Bu nedenle bu hizmet guruplarını çok güvenli alanlarda aileleri ile beraber yaşayacakları mekânlar tesis edin ve bölgenizdeki askeri birliklerde depremde nasıl davranmaları gerektiği konusunda çalışmalar yapın. Biz de Narlıdere’de bir çalışma başlattık o zaman.

Sayın Mete Sözen daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde altı ay görev yaptı. Tam bir Atatürk sevdalısı idi ve Trabzonluluğu ile onur duyardı.

D) Radius projesi; bu proje Dünya Bankası katkısı ile İzmir’de yapılan deprem senaryosu projesidir. Başta İzmir İnşaat Mühendisleri Odası olmak üzere Ortadoğu Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi birlikte yapılan İzmir deprem senaryosudur.

İzmir’deki tüm yapılar, tüm resmi binalar, köprüler tek tek uzmanlarca gözden geçirilmiş ve sonrada tarihin tozlu raflarına terkedilmiştir her zaman olduğu gibi bu konuda meraklılar için bu raporun tamamına internetten ulaşabilirler.

E) Bir televizyon tartışmasındaki seviyesiz yorum; televizyonda Türkiye’deki deprem gerçeği konuşuluyor toplantıya katılan uzmanlar tam Anadolu’nun tüm yörelerindeki deprem risklerinden söz ederlerken toplantıyı yöneten kişi tüm uzmanları uyarıyor: “Lütfen, boş verin Anadolu’yu, bizim sorunumuz İstanbul !!!”

F) Dünyada en yüksek beton kalitesini elde eden Türk firmalarından biri Yapı Merkezi idi ve sahibi Sayın Ersin Arıoğlu ile iki panele katılmıştım. Ancak en düşük beton kalitesi rekoru da Türklerde, sıfır direnç var mesela. Depreme bile gerek yok, Maltepe’de olduğu gibi durduğu yerde yıkılan binalarımız var.

Son Marmara depreminde yıkılan binaların hepsinde deniz kumu ile yapıldığını gözlemledik hatta deniz kabukları gözle görülebiliyordu. Oysa İzmir’de çok kaliteli mıcır ocakları var. Bu nedenle deniz kumundan çok daha ucuz olduğu için İzmir’de yapılar daha sağlam olabiliyor.

H) DEprem üzerine son sözlerim
Ülkemizde ya jeologlar ya da jeofizikçiler saltanatı var. Oysa deprem inşaat mühendisliğinin temel konusudur. Hemen her önüne gelen tutturmuş, “toplanma alanları”; artık bırakın gelişmiş ülkeleri, geri kalmış ülkeler bile “Sağlam yapı yapın, yapılarda güvenliğinizi sağlayın” diyorlar

 İzmir İnşaat Mühendisleri Odasının sağlıklı yapılar yapılmasına katkıları:
1) 1970 yıllında İzmir’de inşaatlarda gözle görülebilen kalitesizlik başlamıştı. Şikâyetler o dönemde Belediye Başkanı Sayın Burhan Özfatura’ya kadar uzanmıştı. Benim gözlemim doğudan gelen ancak müteahhitlik belgesi olmayanlar neden olmuştu. İşte o zamanda belediye başkanı sayın Özfatura başta TRT olmak üzere televizyonda oda başkanı olarak benimle bir protokol imzaladı. şu sözler çok anlamlıydı. “Size tam yetki veriyorum, babam gelse halkımıza kalitesiz inşaat yapanlara izin vermeyeceksiniz.”

Bize yani İnşaat Mühendisleri Odası’na verilen bu yetki odamız ile Mimarlar Odası ve Ticaret Odasının arasını açtı hatta mahkemelik olduk neyse bu ayrıntılara girmeyelim.

Daha sonra belediye başkanı olan Sayın Çakmur ve daha sonra Sayın Piriştina dönemlerinde bu yetkimize dokunulmadı.

2) Bu yetkiye dayanarak İnşaat Mühendisleri Odası devrim gibi kararlara imza attı. İlk beton laboratuvarları İnşaat Mühendisleri Odası tarafından gerçekleştirildi.

3) İki çimento fabrikasına Batı Anadolu ve Çimentaş fabrikalarına beton üretme tesisleri (batı beton ve çim beton) kurulmasını hem zorunluluk şartı getirdi hem de teşvik etti.

4)    4 katı aşan yapılarda temel kazıklarının zorunluluk getirildi. Hazır beton zorunluluğu getirildi. Bir kazık çakma firmasının İzmir’e getirilmesinde öncü oldu (MENSOY)

5) İlk yüksek yapılar şartnamesi (belki de şu anda tek) İnşaat Mühendisleri Odası İzmir şubesince hazırlandı. (İzmir’de yapılacak ilk yüksek yapı olan Hilton binası ile ilgili proje müellifi İngiliz firması bizden ülkemizin yüksek yapı şartnamesini istedi. Bizde henüz öyle bir şartname yapılmamıştı. Bunun üzerine odamız tüm üniversitelerimizden en üst düzey bilim insanlarımızı toplayarak yüksek yapılar şartnamesini hazırladı. Sanırım son 15 yılda başta İstanbul olmak üzere ülkemizde yaklaşık 250 yüksek yapı yapıldı ama yeni bir şartname var mı? Bilmiyorum...

Odalar Kapatılsın açıklamasına yanıt
Geçtiğimiz günlerde İzmir’de görev yapan İzmir Müteahhitler Federasyonu başkanı ve İzmir Ticaret odası İnşaat Komitesi meclis üyesi Ziya Dağlıer adındaki şahıs açıklama yapmış. “Meslek odalarının inşaat sektörüne büyük zarar verdiğini!!! odalar tarafından açılan davalar nedeni ile sözde yatırımların durdurulduğunu” söylemiş.

Ve hiç sıkılmadan “odalar kapatılsın ve yetkileri ticaret odalarına devredilsin” demiş. Aslında bu şahsa haddini bildirmek halen görev yapan başkanlara ait olmalıydı. 

Gerçi ben ticaret odası yetkililerinden ciddi bir adam çıkarda bu şahsın görüşlerini kurumlarını bağlamadığını ifade eder diye bekledim. Sonunda Mühendisleri Odası İzmir Şubesinde 12 yıl Yönetim Kurulu Başkanlığı, 10 yıl onur kurulu üyeliği yaptığım için bu görevi yapmayı ben üslendim.

Siz, kafanızda nasıl bir soygun düşünüyorsanız, modaya uyup fırsattan istifade ülkede soygun yapmak gibi düşünceleriniz varsa;  vazgeçin, İzmir halkı size soygun için geçit vermez.

ÇOK ÖNEMLİ NOT: Sayın Osman Akbaşak son yıllardaki yazılarımı topladı. İlgilenen dostlarım şuradan ulaşabilirler:
http://www.osmanakbasak.com/Konuklarim/Orhan_Ayber/Orhan_Ayber_Yazilar.html