13 Ağustos 2019

Ülkemizdeki dış politikalar, İzmir’i ilgilendiren iki otoyol...

Ülkemizdeki dış politikalar;

1) Ukrayna Devlet başkanı Türkiye’de;

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy Sayın Cumhurbaşkanımızın daveti ile ülkemize geldi. İkili görüşmelerden sonra iki lider ortak açıklamalarda bulundu. Sayın Erdoğan, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakına değinerek “Türkiye Kırım’ın yasa dışı ilhakını tanımamıştır ve tanımayacaktır” dedi. Ben bu açıklamayı açıkça doğru bulmuyorum. Nasıl Türkiye Suriye’nin kuzeyinde (PYD/ YPG) nasıl bizim haklı olarak hem güvenlik hem de vaz geçemeyeceğimiz kırmızıçizgimiz ise Kırım’da Rusya’nın asla vaz geçemeyeceği kırmızıçizgisidir. Hatta BM’de “Kırım Rusya’nın mı, yoksa Ukrayna’nın mı?” konusu için yapılan oylamadan sonra Türkiye “Ukrayna’ya aittir” demişti. Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mariya Zaharova aynen şu ifadeyi kullanmıştı. “Kırım Rusya’nındır, onu bizden almaya kalkışanlar nükleer savaş dâhil her türlü savaşı göze almalıdır.”

2) Suriye’nin kuzeydoğusunda güvenli bölge tartışmaları
Bu konuda tartışmalar halen devam ediyor. Bizim medyamızda ABD ile anlaşma sağlandı diyen yorumlar varsa da karşı görüşler de oldukça yoğun. Mesela ABD’li Robert Ford  “Güvenli bölge için Türkiye’ye yeşil ışık yakmadık” diyor.
Bir de güvenli bölgenin sahibi olan Suriye ise ABD ile Türkiye’nin yaptığı anlaşmayı hiç bir zaman kabul etmeyeceğini açıkladı. (Suriye resmi televizyon kanalı Sana’da yapılan açıklama)

3) Suriye ile ilişkiler
Ülkemizdeki hemen tüm uzmanlar Türkiye’nin Suriye ile uzlaşması gerektiği konusunda inanç ve fikir birliğinde. Şu anda ülkemiz Doğu Akdeniz’deki haklı çıkarlarına karşın Suriye ile düzelecek ilişkiler Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Esad defalarca “Türkiye’ye, Türk halkına düşman değilim” diyor. Şu anda ABD’nin desteği ile Suriye’nin Golan tepelerini işgal eden İsrail’e karşı Türkiye’nin ve Rusya’nın desteğine ihtiyacı var. Aksi durumda Türkiye Ortadoğu’nun eşkıyası İsrail’in ekmeğine yağ sürmekle suçlanabilir.

4) ABD ve ÇİN savaşı
Bu savaş tüm dünyayı etkileyen bir savaş ve ülkemizi de yakından ilgilendirecektir. Çok yakından takip edilmeli.

5) Keşmir’deki gerilim
Hindistan’la Pakistan arasındaki gerilim dünya için de çok büyük tehdittir. İki ülkede nükleer güç sahibi. Pakistan bizim geçmişten bu yana klasik dostumuz şüphesiz ki. Şu anda ülkemizin dostluğuna fazlası ile ihtiyacı olabilir. Ancak bunu yaparken Hindistan ile ilişkilerimize zarar vermeyecek bir siyaset uygulamalıyız. Son yapılan araştırmalarda Hindistan önümüzdeki 10 yıl içinde Çin’in kalkınmışlık düzeyine ulaşacağı yorumları var.

Ayrıca ABD, Brezilya’yı NATO ilişkileri düzeyinde müttefik kabul etti. Oysa Brezilya BRICS ülkesi idi. Bu arada Hindistan’ın da bulunduğu Rusya, Çin bloğun içinde olmasına karşın ABD hegemonyasının sona ererken son olarak Çin’i etkisizleştirme girişimi olarak değerlendirebiliriz.

6) Türkiye Avrupa ilişkileri
Geçtiğimiz günlerde Sayın Kalın şöyle bence çok talihsiz bir konuşma yaptı “Türkiye, Avrupa ile ilişkilerini kesmemiştir ve hedefimiz tam üyeliktir!!!” önce şunu belirteyim. Avrupa son yıllarda sağa kaydı. Özellikle İslam ve Türk düşmanlığı sınır tanımıyor ayrıca Türkiye ekonomisini olumsuz etkileyen kurumlarından ilişkisini kesmelidir. Son zamanlarda Fransa Cumhurbaşkanı Makron sözde AB liderliğine soyunmuş. Avrupa ülkeleri kendi AB ordusunu kurmalı imiş!!! Gerçek şu, ABD olmadan hiç bir varlık gösteremezler. İşte o Fransa şimdi Türkiye’nin Kıbrıs’taki ulusal çıkarlarına karşın üs isteyen ve sözde Ermeni soykırımları tekrar gündeme taşıma küstahlığını getirdi.

Bu konuda son söz; Türkiye’nin Avrupa’ya hiç ihtiyacı yok. Ancak Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye çok ama çok ihtiyacı var. Ulusal onurumuza hakarette sınır taşımayan AB ülkeleri ile ilişkilerimizi sonlandırırsak ülkemizin itibarı çok artacaktır.

7) Türkiye’nin Venezüella ile ilişkileri
Türkiye’nin Venezüella ile ilişkilerindeki tavrını onaylıyorum. Dünyanın en haydut devleti ABD bu ülkenin tüm mal varlığına el koydu.  İleriki günlerde başta Küba olmak üzere pek çok Güney Amerika ülkesi Venezüella’nın yanında yer alacaktır.  Türkiye’nin bu tavrı ileriki yıllarda ülkemiz için olumlu olacaktır. 

8) Çin Sinkiang özerk bölgesi
Türkiye Çin in Sincang özerk bölgesinde oradaki Uygurlara yapılan baskılar için ABD’nin çabalarına karşın Türkiye Çin devletinin altın kuralı “Tek Çin” politikasını kabul etmesi çok doğru bir siyasettir.     Ancak maalesef bir siyasi partimiz bu tuzağa düşmüş (İYİ parti) oradaki Uygur Türklerine yapılan baskılardan söz ederek ama alkış almak için ama birkaç oy uğruna yaptığı davranış Çin ile ilişkilerimizi kısa bir sürede olsa olumsuz etkilemiştir.

Dış siyasetimizi burada noktalarken yukarıda söz ettiğim konular ülkemizin iç siyasetini de derinden etkileyecektir.

Bu bölümde sizlerle yaşadığım kent İzmir’i ilgilendiren iki otoyoldan söz edeceğim:
1) İzmir İstanbul otoyolu;
Öncelikle bu yolun yapılış yöntemini asla onaylamıyorum.  Genellikle yandaşa verilen ihale yap işlet modelinde “Çekinme para kazanamazsan devlet senin kazancını güvence altına alacak ve halktan alınacak vergilerle karşılanacaktır” demektir.

Eğer bu yolu bir zamanların aynı Devlet Su İşleri gibi efsane kuruluşlarımızdan biri olan Karayollarımız yapsaydı çok daha ucuza mal olurdu ve halkın gerçek malı olurdu.

Veyahut şayet bu güzergâhta hızlı demiryolu yapsaydık hem daha ucuza mal olur hem de yaklaşık 20 metre kamulaştırma genişliği gerekirdi. Oysa otoyol için yine yaklaşık 100 metre kamulaştırma genişliği gerekir. (Altı şerit yol + orta refüj + iki emniyet şeridi + iki dolgu ya da yarma şevi + iki güvenlik alanı genişliği.) Bu da daha çok istimlak, daha çok orman talanı demektir.

Fakat yaklaşık 70 yıl önceleri dünya petrolüne egemen olan ABD emperyalizmi demiryollarının komünist işi olduğunu bu nedenle Türk kamuoyunu aldatarak karayollarını teşvik ettiler.

Neyse biz gelelim konumuza; bu yol yanlış da olsa yapıldı yolların altın kuralı iki büyükşehir arasında yapılan yol ne kadar kısalırsa ekonomisi güçlü olanın lehine sonuç verir yani bu yol İstanbul’un lehine işler.

Sadece belirli zamanlarda İstanbulluların İzmir’i es geçerek Marmaris bodrum gibi turistik yerlere gitmesine hizmet eder.

2) Çanakkale köprüsü ve Çanakkale’den kuzeye giden otoyol
Bu görüşüm 11 yıl önce İzmir de yayın yapan bir ekonomi gazetesinde yayınlanmıştı ve o tarihte böyle bir yoldan hiç kimsenin haberi yoktu.

Bu yol Çanakkale’den sonra Bulgaristan, Romanya daha sonra Rusya, Ukrayna ve kuzey ülkelerine kadar uzanan bir güzergâh takip edecekti.

Ayrıca ben bu yolu savunurken Almanlar Avrupa’dan Çin’e Sibirya’yı boydan boya geçen Türkiye’yi baypas etmeyi planlamışlardı. Ben de Türkiye’nin Ege’den Çanakkale ve kuzey yolu ile Almanların kuzey ülkelerin turizm güzergâhını Ege’ye çevirmeyi düşündüm.

Yoların temel kuralı kuzeye giden yollar ekonomi ağırlıklı yollardır. Her 100 km’de iklim değişir bu değişiklik ürünlere yansır. Örnek, Romanya’dan sonra daha kuzeyde zeytinyağını göremezsiniz narenciye de aynı. (Oysa doğu batı istikametine giden yollarda hep aynı ürünlerle karşılaşırsınız mesela yine zeytinden örnek verelim Türkiye’den Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz hep aynı ürünlerle karşılaşırsınız. Ayrıca tarihte de aynı uygarlıklar söz konusudur. Ya Roma, ya Bizans, ya da Osmanlı ve Mısır uygarlıkları ile karşılaşılır)

Gelelim tekrar konumuza, Çanakkale yolu ülkemize yeni bir Turizm hareketi getirecektir. Özellikle kuzey ülkeleri aile boyu seyahati severler onlar için karavan turizmi önem kazanabilir.

Ege Belediye Birliği Başkanı Sayın İzmir Belediye Başkanı (geçtiğimiz günlerde "Antalya’nın 20 milyon turist, İzmir’in payının 1 milyon turist olmasına kabul edilemez" demişti.) o zaman turizm için yeni koşulları yaratabilirsiniz.

Burada siz tüm okuyucularımın kurban bayramlarını içtenlikle kutlarım. Orhan Ayber

ÇOK ÖNEMLİ NOT: Sayın Osman Akbaşak son yıllardaki yazılarımı topladı. İlgilenen dostlarım şuradan ulaşabilirler:
http://www.osmanakbasak.com/Konuklarim/Orhan_Ayber/Orhan_Ayber_Yazilar.html