20 Kasım 2018

Ulusal siyasetimiz, Uluslararası ilişkiler, Avrupa’nın iki yüzü,
APEC (Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi), Tersine Beyin Göçü...

Ulusal siyasetimiz
Ülkemizdeki tüm siyasi partilerimiz önümüzde 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlere kilitlendi. Bu arada şu yorumu da yapmalıyım. 31 Mart tarihimizin karanlık bir olayı bilerek mi seçildi? Bir hafta önce veya daha sonra yapılabilirdi, diye düşünüyorum.
Şimdi önümüzdeki günlerde partiler arası ortak aday çıkartma girişimlerine tanık olacağız. Anlaşmalar yapılacak ve sonra anlaşmalar bozulacak, pazarlıklar yapılacak pazarlıklar bozulacak. Oysa siyasi partilerimiz seçim derdinde iken halkımızın yaklaşık %70’i geçim derdinde.

Eski yıllarda İkinci dünya savaşı sonrası günlerde Londra’da bir konferans düzenlenir, savaşı sona erdiren ise atom bombasıdır.  İşte o günlerde şöyle bir dörtlük vardı:

Ne Londra konferansı, ne atom bombası
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya…

Bütün bunlardan sonra iç siyasetimiz ile ilgili gelişmeleri yorumlama isteğim çok azalıyor.
31 Mart geçecek, Türkiye  acı gerçeklerle yüzleşecek.

Uluslararası ilişkiler  
İsrail gerçeği; İsrail’de gelişmeler şu gerçeği bize gösteriyor; Ortadoğu’nun bu baş belası ülkesi artık gücünün sonuna yaklaşıyor. Hamas ile kapışması sonucunun siyasi krize dönüştü. İşte bu en zor durumunda İsrail’in imdadına bir kez daha (belki de son kez) ABD başkanı Trump yetişti. 
İsrail’in haksız yere işgal ettiği Golan tepelerinin BM genel kurulunun kararına rağmen İsrail’in olduğunu onayladı.

Bu genel kurulda iki ülke Golan tepelerinin İsrail’e ait olduğunu onayladı, İsrail ve ABD…
Ve İsrail delegesi bir daha asla Golan tepelerinden vazgeçmeyeceğini söyledi. (Utanmadan ve yüzü kızarmadan)

Bir de bu karara tarafsız kalan 14 ülke var, bunlar çoğunlukla ABD ye muhtaç küçük ülkeler ve iki anglosakson ülkesi Avustralya ve Kanada. Ancak İngiltere bu karara katılmadı, bu gelişme yoruma muhtaç olarak değerlendirilmelidir.

Suriye’nin BM temsilcisi Beşar Caferi ise “Golan tepeleri bizimdir ya barışçı yollardan ya da gerekirse savaşarak alacağız” dedi.

SONUÇ: Biri küresel eşkıya, diğeri bölgesel eşkıya Ortadoğu’da ileride çok başımızı ağrıtacak gerilim yarattılar.

Avrupa’nın iki yüzü   
Tarih 15 Kasım, Avrupa parlamentosu raportörü Kati Piri, taslak Türkiye raporunda Avrupa parlamentosu üyelerine Ankara ile ilgili müzakerelerinin askıya alınması çağrısında bulundu.

Yine Sputnik haberine göre AB dış ilişkiler ve güvenlik politikaları yüksek temsilcisi Federica Mogherini ve AP komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn 22 Kasım’da ülkemize geliyor. Toplantının amacı  “Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog” ve balkanlar, Suriye, Irak Ortadoğu barış süreci olmak üzere bölgesel ve uluslararası konular görüşülecek. Toplantıyı Çavuşoğlu yönetecek.

Şimdi yedi gün arayla Avrupa’nın iki farklı yaklaşımının tek bir nedeni olabilir; Avrupa’nın Türkiye’nin jeopolitiğine ihtiyacı vardır. Avrupa’nın Asya’daki yeni dünyaya ulaşması için Türkiye’ye ihtiyacı vardır.

Ancak yine de Avrupa’da gittikçe artan İslam düşmanlığı yeni gelişmelere neden olabilir. İslam karşıtlığının Türk karşıtlığına dönüşme potansiyeli taşıdığını bilelim ama biz Avrupa birliği ve gümrük birliği maceramızı noktalamalıyız. Bugüne kadar bugün ülkemizdeki AB ve gümrük birliği muhiplerinin ve yalakalarının ülkemize verdirdiği ekonomik zararının bedelini çok ödedik, bence kurtulmanın tam zamanı.

APEC (Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Zirvesi)
Ülkemizden uzaklarda fakat dünyanın geleceğini çok etkileyecek hatta zamanla ülkemizi de çok etkileyeceğini düşündüğüm toplantıda Çin ve ABD arasında yüksek gerilim yaşandı hatta sonuç bildirisi ilk kez yayınlanmadı.

ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Çin’in yüzyılın en büyük, ülkemiz için de çok önemli olan (KUŞAK VE YOL) projesine argo tabirle çamur attı. Bu projelerin bitirilmesinin mümkün olmadığını pek çok ülkeyi borçlandırarak bağımsızlığını tehlikeye attığını söyledi. ABD geçmişte doların gücüne güvenerek dünya bankası ve IMF gibi kurumlarla ülkemizde dâhil dünyanın pek çok ülkesini borçlandırarak ekonomilerini çökertmişti.  Artık çöküş sırası kendisinde, yaklaşık beş yılda doların da saltanatının yıkılacağını tahmin ediyorum.

İşte o zaman dünya rahat bir nefes alır.

29 Kasım - 1 Aralık arasında Arjantin’deki G 20 zirvesinde Putin ve Trump orta menzilli nükleer kuvvetleri konuşacaklarmış, görelim bakalım.

19 Kasım’da Putin Türkiye’de Türk akımının denizaltı geçişinin tamamlanması törenine geliyor. Bu akım ile Türkiye olağanüstü bir avantaj sağlayacak.
TÜRK akımından bir ders çıkarmalıyız. Aslında bu gaz Bulgaristan’dan Avrupa’ya gidecekti ama son anda Bulgaristan ABD’nin kışkırtması ile münhasır bölgesinden bu gazın geçmesine izin vermedi.

İşte bunun üzerine Putin Bulgarlara, “Sizin Osmanlı’dan bağımsızlığınızı kazanmanız için 10 binlerce Rus askeri hayatını kaybetti, ben de bu gazı Türkiye’den geçireceğim” dedi ve adı TÜRK AKIMI oldu.


Burada çıkarılacak ders:
1) ABD’nin dolduruşuna gelmeyeceksiniz,
2) Dış politika hata kabul etmez. (Rusya’da doğal gaz eğitimi görmüş bir akademisyen şöyle söylemişti;  “Putin’le gaz dansı yapmak zordur”)
3) Dış politikada sadece ülkesinin ve halkının çıkarlarını kollayan Putin’den alınacak dersler vardır.
Bu dersler nelerdir derseniz; Türkiye Suriye ve Mısır ile ilişkilerini hemen düzeltmelidir.

Tersine Beyin Göçü
Bilim ve sanayi ve teknoloji bakanı tersine beyin göçü projesini açıkladı. Yurt dışındaki bilim insanlarımızı ülkeye getirtmek teşvik programını açıkladı. Yurt dışından ülkemize dönen genç araştırmacılara 20 bin lira aylık vereceğiz, deneyimli araştırmacılara aylık 24 bin lira vereceğiz, ayrıca aile desteği eş ve çocukları için 2500 lira aile yardımı verilecekmiş.

Daha önce iki ülke dünyanın pek çok yerinden özellikle en çok ABD’nin bilim merkezi silikon vadisinden pek çok bilim insanını ülkelerin gelişmeleri için ülkesine çağırdı. Çin ve Hindistan bu yöntemle bilimsel araştırmalarda büyük bir devrim yaptılar. Ancak bu bilim adamları cazip para teklifi için değil, ülkelerinin geleceğine katkı koymak için döndüler.

Ben de bakanın bu yaklaşımına itiraz ediyorum. Bilim para ile olmaz. Ülkeye dönen bilim adamları ülkedeki akademisyenler kadar ücret alabilmelidir, aksi üniversitelerimizde huzursuzluk yaratır.

SON SÖZ: BİLİM VATAN SEVGİSİ İLE OLUR

ÇOK ÖNEMLİ NOT: Sayın Osman Akbaşak son yıllardaki yazılarımı topladı. İlgilenen dostlarım şuradan ulaşabilirler:
http://www.osmanakbasak.com/Konuklarim/Orhan_Ayber/Orhan_Ayber_Yazilar.html