04 Aralık 2017
 
İklimsel değişiklik ve İzmir, Türkiye'nin siyasi gündemi; Sarraf meselesi

İklimsel değişiklik ve İzmir
Yazılarımı takip eden değerli dostlarım, bugünkü yazım ile iklim değişikliği konusunu şimdilik sonlandırıyorum. (Tabii ki bir süre için)

Davet edildiğim onlarca televizyonda ve sürekli yazdığım yazılarımla halkımızı uyarma görevimi fazlası ile yaptığıma inanıyorum.

Şimdi İzmir ile ilgili uyarılarda bulunacağım, önce şunu ifade etmek isterim. İzmir Büyükşehir Belediye başkanı ki çok eski bir arkadaşım olarak tanımlıyorum veya öyle olduğunu düşünüyorum. İzmir'de bazı lobilerin aleyhindeki davranışları beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Toplu taşıma gayretlerini, elektrikli arabalara geçişindeki davranışlarını, çağdaş belediyeciliğin bir göstergesi olarak tanımlıyorum. Hizmet alanını sadece kent içi değil tüm il sınırlarına yaygınlaştırmalarını ve kooperatifçiliğe verdiği desteği takdirle karşılarım.

Son günlerde kentimizdeki bazı meslek odası başkanları (Şu kamuoyunda babayiğit olarak bilinen) araba üreticilerin üretimleri İzmir'e gelmesini arzu ediyorlarmış. Bu İzmir'i İstanbullaştırmak-tan başka hiç bir işe yaramaz.

Gerek bu başkanlara gerekse İzmir halkına İzmir gerçeklerini sıralayalım;

  1. ABD'nin New York kentindeki NASA Goddard enstitüsünden uzay araştırmaları sonucu elde edilen veriler Türkiye son 900 yılın en kurak günlerini yaşıyor ve de yaşamaya devam edecek.

  2. Çevre mühendisleri odası genel başkanı Baran Bozoğlu Türkiye'de en çok etkilenecek illerin İzmir ve İstanbul'un etkileneceğini ve orta Anadolu'nun da kuraklıktan nasibini alacağı akademik çalışma sonuçları olduğundan söz etti. 

  3. Avrupa birliğinden İzmir'e iklim değişikliği ile mücadelesi karşılığında 150 bin avroluk bağış yapıldı. Neyse iklim konusundaki uluslararası pek çok uyarıyı arşive kaldıralım. Meslek odaları başkanlarının kamuoyuna yönelik çıkışlarını kayda almıyorum.

Araba sanayisinin yapılacağı en uygun kent şu anda Rize veya Artvin gibi şehirlerimizin olması uygundur. Çünkü Karadeniz özellikle Rusya Ukrayna ve diğer Karadeniz ülkelerine daha yakındır. Ayrıca Çin'in "Bir yol bir kuşak" programındaki Bakü - Erzurum demiryoluna yakınlığı, rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları için en uygun bölge olmaları ve hepsinden önemlisi ülke kalkınmasını Anadolu'ya yaygınlaşmasıdır diye öneriyorum.

Türkiye'nin siyasi gündemi; sarraf meselesi
Son günlerde ülkemizde gerek düzgün televizyon kanallarında gerekse yandaş televizyon kanallarında gerek düzgün basında gerekse yandaş basında gündem sarraf veya sanatçı eşi. Koskoca anlı şanlı bazı basın mensupları ise bu konuyu şiirler ve şarkılarla gündeme getirdiler.

Bir zamanlar bir bankacı zat kendisine "Rüşvet yedin" diyen mafyaya "İspatla rüşvet yediğimi" deyince "Ulan p..k rüşvetin belgesi olur mu?" dediği belleklerdedir.

Daha sonraları eski bir cumhurbaşkanımız memurların sosyal durumu söz edildiğinde "Benim memurum işini bilir" derken rüşvet yiyebileceğini kastetmişti.

Bu sarraf denen adamın da yaptıkları belki birkaç yıl sonra unutulacak, geriye ise şu sözleri kalacak "Fahişenin ve memurun bahşişini peşin ödeyeceksin."

Bu dava nereye gidiyor? Bu dava açıkça İran'a doğru gidiyor. ABD'nin adaleti düzmecedir, sadece ulusal çıkarları söz konusudur. Türkiye bu davadan yara almadan çıkar mı?

Bence çıkar, çünkü bu dava küresel bir mücadelenin uzantısıdır. Hedefte İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejat ve Ruhani var.

Bu dava henüz sonuçlanmadan ve belki de en kritik soruşturmanın önümüzdeki günlerde olacağını biliyorum buna rağmen yorumlarımı sizlerle paylaşacağım.

BU DAVA KÜRESEL BİR MÜCADELENİN YANSIMASIDIR bu konuda bazı gelişmelerden örnekler sunacağım.

Bu davanın en kritik zamanında ABD dışişleri bakanı Rex Tillerson önemli bir toplantıda "Türkiye'ye batı ülkelerinden gelecek avantajlar Rusya ve İran'dan elde edeceğinden çok daha fazladır" dedi.

Bunun dışında batıdan gelen pek çok yaklaşımlar, ayrıca son günlerde Suudi Arabistan ve İran arasında artan gerilimi de göz önüne alırsak BATI TÜRKİYEYİ BU ŞARTLAR ALTINDA GÖZDEN ÇIKARAMAZ. 

Bu kavga jeopolitik bir savaştır ülkemiz yöneticileri ile ilgisi yoktur.

Bu rüşvet ile ilgili olaylar ülkemizin itibarını on paralık yaptı.
TÜRKİYE EN KISA ZAMANDA BİR AHLAK DEVRİMİNE İHTİYACI VAR.     

KURTULUŞ VE KURULUŞ DÖNEMİNDE, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DÖNEMİNDEKİ gibi...