18 Haziran 2017
 
Türkiye Dış Politikamız ve Katar, İzmir Depremi üzerine

Bu yazımı 17 Haziran 2017 günü yazıyorum. Savrulduğumuz Ortadoğu bataklığında (Küresel güçlerin mücadelesi nedeniyle) ders alacağımız pek çok şey var... Dış siyasetimizin yeniden düzenlenmesi dirayet kazanması çok önemli. (Bir musibet bin nasihatten evladır Türk atasözü.)  
                           
1-  Tüm varlığımızı stratejimizi Katar'a yatıran ülkemiz ABD'nin Katar'la uzlaşması sonucu ve ayrıca ortak tatbikat yapması ile Arap ülkelerine asla güvenilmeyeceğini öğrendik... Hele hele Suudi Arabistan'a ise asla, yüz yıllık deneyimlerimiz var. Tüm uzmanlar uyarıyor; Suudi Arabistan bir İslam ülkesi değil Vahhabi...

2 - Tüm dünya liderleri Mısır Devlet başkanı Sisi ile ikili ve güçlü ilişkiler kurarken ülkemiz ise iktidarın Müslüman kardeşler (İhvan) yaklaşımı; muhalefetin askeri darbe saplantıları nedeniyle Mısır'la ilişkilerimizde çok net kayıplar yaşadık ve yaşıyoruz... Bu nedenle Mısır'ın Yunanistan'la ve Kıbrıs Rum kesimi ile anlaşarak hayata geçirdikleri Doğu Akdeniz'deki münhasır bölgede kayıplarımızın bedeli tahmin edilemeyecek kadar çoktur... DERS ! "Saplantılarla dış politika yönlendirilemez... Diplomasi ülkenin çıkarlarına göre kurgulanır."

ABD'nin Sayın Cumhurbaşkanı'nın korumalarını yargılama kararı ülkemiz için çok aşağılayıcı bir durum... Oysa hatırlatalım; yıllar önce ABD'nin Türkiye'de görevli askerleri sarhoş olarak kullandıkları araçla Türk yurttaşlarını ezerek öldürmüşlerdi. Ülkemiz ikili anlaşmalar nedeni ile bu sarhoş askeri yargılayamamış, tebdili hava bahanesi ile yurt dışına çıkarılmıştır.

Artık Türkiye; Rusya Çin ve Astana dostluğunun itici gücü ile (Türkiye'de siyasetçilerin bile bilmediği) ABD ile ikili anlaşmaların tamamen iptal edilmesi gerekir. Çok geç kalınmış olsa bile...

Büyük küresel güçlerin iki hayati yanlışı ile yazımın bu bölümünü sonlandırıyorum.
a) ABD başkanı Trump'ın Küba ile ilişkileri sonlandırması. Oysa Küba'nın Güney Amerika'da çok güçlü bir itibarı var bedelini ABD öder...
b) Rusya lideri Putin de Işid le savaştığını söylediği PKK ve PYD'ye arka çıkması Türk-Rus ilişkilerinde tarihi bir olumsuzluk olacaktır.

Bugünkü yazımın bir bölümünü son günlerde özellikle İzmir'de gündemi meşgul eden depreme ayırıyorum öncelikle şunu belirtmek isterim ki; ben 1982-1993 yılları arasında İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Şube Başkanlığını yaptım. (O yıllarda şubemizin sınırları Bandırma'dan Alanya'ya kadar tüm ege bölgesini kapsardı.) O dönem benim mühendislik yaşamım siyasi yaşamımın gölgesinde kaldığından pek bilinmeyebilir.

Son günlerde jeofizik mühendisi Sayın Ahmet Ercan ve Jeoloji Müh. Celal Şengör TV programlarında İzmir halkına korku pazarlıyorlar. Gözlemlerimde halkımız üzerinde korku panik ve travmalara sebep yarattığına tanık oluyorum. İşte bu nedenlerle İzmir ile ilgili aşağıdaki gerçekleri açıklamak gerektiğine inanıyorum.

1- İzmir'deki yapılar ülke geneline göre oldukça sağlamdır. İzmir'de Bornova mıcır ocakları malzemeleri hem ucuz hem de çok kalitelidir. İzmir'de hiç bir zaman deniz kumu kullanılmamıştır. (İstanbul Kocaeli depreminde çoklukla deniz kumu kullanılması kayıplarımızın en öncü nedenidir.)    
            
2- İzmir'de başta rahmetli İhsan Alyanak olmak üzere İnş. Müh. odası ile proje denetimi protokolü imzalamış ve sonra görevi devir alan tüm belediye başkanları bu protokole sadık kalmışlardır. Böylece kaliteli proje yapılması süreklilik kazanmış, uygulama denetimini odamız üslenmiştir.   

3- Sayın Burhan Özfatura döneminde odamızla yapılan bir protokolle yapı denetimine başladık. Bu uygulama ülkemizde ilkti, odamız kendi laboratuvarlarını kurdu ve yine denetim çok başarılı oldu ve yine odamızın girişimleri ile hazır beton kullanma mecburiyeti getirildi.

4- Yine odamızın girişimleri ile zemini çürük olan Karşıyaka, Bostanlı, Bayraklı, Alsancak semtlerinde beş kat ve üstü yapılarda kazık çakma zorunluluğu getirildi.

5- İzmir Hilton otelinin yapımı sırasında proje müellifi firmanın talebi ile yüksek yapılar yönetmenliğimizin olmadığı anlaşılınca Sayın Burhan Özfatura'nın desteği ile odamızca ülkemizin çok değerli bilim adamlarımızın katkısı ile yüksek yapılar yönetmenliği hazırlandı ve sanırım hâlâ ülkemizde belki de tek yönetmenlik olabilir.

Şimdi tekrar konumuza dönelim deprem İnş. Mühendisliğinin birinci derecede ilgi alanındadır, depremden korunmanın yolu sağlam yapılar yapmaktır.

Sayın Ahmet Bey'i ve Sayın Şengör'ü uyarıyorum, mesleğinizi savunayım derken insanlarımızın ruhsal sağlığını bozduğunuzun farkına varın ve de binalarla ilgili yorum yapmayın.  Napolyon'a atfedilen bir söz vardır,  çizmecisine gittiğinde pantolonun kıvrımlarına karışan çizmecisini uyarır, "Çizmeden yukarı çıkma" der. Ben de sizleri uyarıyorum, zeminden yukarı çıkmayın orası İnşaat Mühendislerinin kapsamındadır.