04 Aralık 2015
Rusya Krizi - 2

Gözlem gazetesindeki yazılarımı gözden geçirirken, şu ifademi son iki yılda defalarca tekrarladığımı tespit ettim.

“Küresel güçlerin mücadelesinde jeopolitiği önemli olan (Türkiye gibi) ülkelerin önüne sonsuz fırsatlar çıkar. Ancak bunlar değerlendirilemezse sonsuz tehditlerle karşı karşıya kalınabilir.’’

Son bir yılda Rusya’nın, ülkemize sunduğu fırsatların, haddi hesabı yoktu. ABD ve AB’nin Rusya’ya uyguladığı ambargonun sonucu Türkiye’ye çok fırsatlar sunuldu. Batı akımı Türk akımına dönüştürüldü. Türkiye terminal olacaktı. Avrupa ülkelerinden ithalat yasaklanacak, Türkiye sebze ve meyve tedarikçisi olacaktı. Hepsinden önemlisi enerji ihtiyacımız için gerekli doğal gaz ve petrolü kendi paramızla alacaktık. Bu Türkiye’nin enerji gereksinimiz deki cari açığın sıfırlanması anlamına geliyordu. 

Şimdi hepsi gitti. Çünkü bu fırsatı değerlendiremedik. Şimdi fırsat krize dönüştü. Ve Putin’in son konuşması ile tehdide dönüştü. Bizim ülkemizdeki bazı sözde yorumcular hemen ahkâm kesmeye başladılar. Henüz bu olayın aydınlanması o kadar basit değil. Bir kere bu olaydan en çok zarar gören ülke Türkiye, daha sonra ABD ve NATO ülkeleri bu krizi bahane eden Rusya Lazkiye üssüne kalıcı olarak yerleşti.

S300 ve S400 füzelerini İncirliğin karşısına konuşlandırdı. 200 yıllık sıcak denizlere yerleşme hayalini şimdi kalıcı olarak gerçekleştirdi. Şimdi ikinci bir havaalanı da inşa ediyor. ABD zarar etti. Çünkü tüm gücünü Pasifik’e kaydırmak istiyordu. Çin’in hızla yükselen ekonomik gücünü ve silahlı gücünü dengelemek zorundaydı. Artık Doğu Akdeniz’de varlığını sürdürmek zorunda kaldı. Çin de eli daha rahatlayarak bundan karlı çıkan ülkelerden biri oldu. NATO ve AB ülkeleri kaybetti. Çünkü Doğu Akdeniz’de konuşlanmak zorunda kaldılar. Uçağını kapan, şimdilerde İncirliğe yerleşiyor. Zaten ekonomisi zor durumda olan NATO ülkelerinin, NATO‘ya ayırdığı paylar artacak. 

Peki, ABD’nin karşı hamlesi gelir mi? Evet geleceğini tahmin ediyorum. Önümüzdeki bir süre içinde, Rusya Türkiye veya bir başka NATO ülkesinin uçağını düşürürse, (muhtemelen Karadeniz’de) hemen Trabzon da bir NATO yani ABD üssü gündeme gelecek, Türkiye’yi koruma bahanesi ile ve ABD uzun zamandır, ısrarla beklediği Trabzon’da bir üsse kavuşabilir. Ve Karadeniz’de Montrö Sözleşmesi dengesi yok olursa, eğer en ufak bir küresel çatışmada ülkemiz ilk hedef olacaktır.

AB-Türkiye zirvesi
Yakın tarihimizde iki stratejik hata yaptık. Birincisi 1915 senesinde daha Harbin başında, İngiliz donanmasından kaçan iki Alman zırhlısı boğazlardan geçerek, Osmanlı’ya sığındı. Enver Paşa, bu gemileri satın aldığını söyleyerek personeline fes giydirdi. Bu gemiler Osmanlı Hükümeti’nin haberi bile olmadan, Karadeniz’deki Rus donanmasına ve limanlarına saldırdı.

Bu Osmanlı’nın hazırlıksız savaşa girmesine neden oldu. Sonuç malum.
Ve yine de tarihimizde utanç verici iki anlaşma var. Birincisi Sevr anlaşması ki, Anadolu’dan Türkleri kovma anlaşması idi. Neyse ki tarihimizin en güçlü insanı M. Kemal Paşa tarih sahnesine çıktı ve bu anlaşmayı tarihin çöp sepetine attı. 
İkinci onur kırıcı anlaşma ise yine Avrupa Birliği ile geçtiğimiz günlerde yaptığımız geri kabul anlaşmasıdır.

Ülkenizdeki sığınmacıları ülkemizde barındırmak için 3 milyar Avro alacağız. Karşılığında vize muafiyeti olacakmış. Anlaşmaya göre Avrupa’ya giden mülteciler, eğer Türkiye’den geldiklerini söylerlerse hemen ülkemize gönderilecek. Ülkemizde mülteci pazarı oluşacak.