27 Eylül 2013
BM Genel Kurulu devam ediyor

Bugüne kadar Birleşmiş Milletler (BM) Toplantıları'nda ülkeler arasındaki görüş farklılıkları hep olagelmiştir. Ancak ilk defa ABD-AB Bloku ile Rusya-Çin Bloku siyasi kurumlar olarak karşı karşıya geldi.

Doğal olarak Suriye sorunu yine ön plandaydı. 
Fakat toplantıya damgasını vuran İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani oldu.

Nükleer çalışmalarını ABD ile görüşmelere hazır olduğunu söyledi ve barışta ilk adımını attı. 

Hasan Ruhani'nin, mollalardan izin almadan böyle bir konuşma yapması söz konusu olamaz. 
Ruhani, ayrıca ilk kez Nazilerin Yahudilere  soykırımından söz etti ve kınanmasını kabul etti.  Ancak bunlar ne İsrail'i ne de Suudi Arabistan'ı tatmin etti. 

İsrail lobisi ise bu barış teklifini engellemek için Obama'ya baskıyı artırdı. Koridorda bile Ruhani ile karşılaşması engellendi.

İran'ın bu barış girişimini lütfen belleğinizin bir yerine yerleştirin. Önce Suriye, sonra Hizbullah ve ardından İran'a yapılacak savaşın yanlılarının kimler olduğunu dikkatle not edin. 

Yaklaşık 3 yıl önce, batılıların yine İran'ı nükleer bomba yapmakla suçladığı günlerde, Başbakanımız Sayın Erdoğan ile Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inacio Lula beraberce İran'a gitmişler ve barış için İran'ı nükleer silah yapımından vazgeçirmeye çalışmışlardı.

Ancak beklenmedik bir gelişme oldu ve İran elindeki yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyumu Türkiye'ye vermeye razı oldu. Karşılığında nükleer enerji üretimi için gerekli çubukları alacaktı. (Nükleer bomba için uranyumun yüzde 80 zenginleştirilmesi gerekir.)

İki başkan dünya barışına hizmet etmenin mutluluğu ile geri döndüğünde ABD'den öyle bir zılgıt yediler ki...

İşte o zaman Lula gerçeği anladı. Barış girişimleri sahte idi, İran'ın nükleer bomba yapma girişimleri İran'a yapılacak bir müdahale için gerekliydi. (İran'ın nükleer bomba yapma girişiminden vazgeçmesi, hem İsrail hem de ABD için kâbus gibidir. Çünkü İran'ı vurmak için çok önemli bir kozu kaybedecek.)
Lula hemen barış görüşmelerinden çekildi. Sayın Erdoğan anladı mı, bilmiyorum. 

Savaş lobileri bir kez İran'a müdahale kararını vermişti. Ancak İsrail'in güvenliği için önce Suriye ve Hizbullah halledilmeliydi.

İran'ın BM Genel Kurulu'nda barış elini uzatmasına rağmen karşılık bulamamasını bir de bu açıdan değerlendirelim. 

Bunun yanı sıra İngiltere'nin tavrı da önemli. İngiltere İran'ın teklifine sıcak bakıyor. Burada açığa kavuşması gereken bir olgu var.

İngiltere bu yaklaşıma sıcak baktı. Acaba ABD'nin teklifi ile "Sen ilişkileri sıkı tut, ben ortada görünmeyeyim" mi dendi. Yoksa İngiltere artık ABD'den farklı olarak ayrı bir politika mı istiyor. Gelişmeleri yakından takip edip, hangisi olduğunu anlamaya çalışacağız. Türkiye için de çok önemli...