Topoğraf hilesi

.............. Yine aynı yıllarda Bayraklı’da bir Nato tesisinde (Üs değil, tesis!) beysbol sahası yapılacak. Dolgu ve proje kotuna göre alanın düzenlenmesi işi bizim. Saha bizim anlayışımıza göre garip bir şekilde. Sahanın ortası en yüksek noktası, kenarlara doğru oval bir biçimde kot düşüyor. Baktım ama bakar bakmaz da beni bir düşüncedir aldı. Bu garip sahayı nasıl yapacağım? En zoru da greyder operatörüne nasıl anlatacağım?  Bir de Amerika’lı kontrolüm var evlere şenlik! Sahayı bu arkadaş teslim alacak, üstelik santim hata kabul etmezmiş. Yandık ki ne yandık!

..............İlk günlerde malzeme taşınması sırasında keyfimiz yerinde Işıklar ocaklarından malzeme geliyor gönlümüze göre seriyoruz. Bu arada da kantin hiç görmediğimiz çeşitlerle dolu Sanırım o zamanlar meşrubatta kutu henüz yok, biz cam şişe biliyoruz sadece. Oysa kantin alabildiğine çeşitli kutu meşrubatlarla dolu. Piyasada hiç olmayan ıslak mendiller, sinek tabletleri ve aklımda kalmayan bir yığın şey. Kantinden alış veriş serbest ama dışarı çıkarmak yasak. Kim dinler, nivo kutusunda bile kaçırıyoruz dışarı. O zamanlar bir yığın saçma sapan şeylerin koleksiyonlarını yapıyorum. Meşrubat kutu ve şişeleri de bunlardan biri. Bu çalışma bayağı işime geldi. Galiba çalışmanın sonlarına doğru uyandılar, alışverişi de yasakladılar. Akşamları mevcut ve iyi olmadığını söyledikleri sahada beysbol oynuyorlar, biz de pek bir şey anlamadan izliyoruz. Bazen de voleybol oynuyorlar, işte onu anlayarak seyrediyoruz.

..............Malzeme gelmesi bitince işin çetrefilli kısmı başladı. Greyderle ne kadar uğraşsak istenen zemini oluşturamıyoruz. Bir ara kontrolümüz geldi, neyse ki nivoyla okuma yapmak zahmetine katlanmıyor. Ben okuyorum, o hesaplıyor. İlk kontrolde yüzüme baktı, baktı, hiç bir şey söylemeden kafasını iki yana sallaya sallaya gitti. Biraz daha çalıştık, gene geldi ben okudum o hesapladı, nafile, hâlâ kafasını sallamaya devam ediyor. Bir çare bulmam lazım. Greyder operatörüne şu noktayı üç santim indir dediğimde sadece yüzüme bakıyor, böyle olacak iş değil.

..............Bir akşam sahanın okunacak noktalarını belirledim, kimse yokken hepsini okudum. Sonra her noktaya minik minik taşlar dizdim, kimini hafifçe gömdüm, kimini yükselttim, sonra üzerlerini toprakla örttüm. Hata payı en çok bir santim. Mirayı tutacak kişiye noktaları bir bir tarif ettim. Ertesi sabah erkenden geldim, kontrollerimi yaptım, tamamdır. Amerikalı geldi, ben okumaya başladım o da hesaplamaya. Bir süre sonra inanamadı, nivoya baktı, mira tam noktasında duruyor. Okumalar tamamlandı bir “Thank you” çekti, imzaları attı ve gitti. Kendime işler uydurarak akşamı zor ettim. Onlar oyuna dalınca taşları kaldırdım, toprağı düzelttim ve ortadan kayboldum. Bir daha da o sahaya adım atmadım.


Katkım olan kitaplar sayfası