Bahri KARADUMAN

  TÜRK ROMANINDA KURTULUŞ SAVAŞI VE AĞABABA'NIN ÖNEMİ

     Sanatı ve sanatçıyı besleyen en önemli damarlardan biri kuşkusuz toplumsal olaylardır. Bir ulusun yazgısını derinden etkileyen olay, o ulusun var olma mücadelesini içeriyorsa, toplumcu-gerçekçi sanatçı o günlerde yaşamamış olsa da sonraki dönemde geçmişi irdeler ve geleceğe kalacak yapıtlarla okuru aydınlatmaya çalışır. Kurtuluş Savaşı da sanatçılarımızı etkilemiş; özellikle roman türünde çok nitelikli yapıtların oluşmasına kaynaklık etmiştir.

     Mustafa Kemal'in Söylev'i o yılları ilk ve en önemli ağızdan öğrenmemizi sağlayan en temel kaynaktır. Yapıtta belgesel roman nitelikleri vardır. Ceyhun Atuf Kansu, Söylev için şunları söylüyor: "Olaylar, kişiler, ayrıntılar, yer yer yükselen coşkulu ses, belgelerin ışığında çizilmiş insan portreleri, bir savaşın anlatılması, tartışmalar, kara ve ak iki çelişkinin gidiş gelişleri, sonunda utkunun barışta, bağımsızlıkta ve devrimde kalması. Bir güzel denizin kıyısında geleceğe adanmış en anlamlı sesleniş. Gençliğe bildiri, bir devrimci önder, zamanları aşarak, okulda, sokakta, alanda ve dağ yollarında bağımsızlığın bildirisini dağıtır.(*)" Gerçekten de bu savaş, dünya tarihinde bir dönüm noktasıdır. Batı'nın sömürgeci güçlerine karşı bir uyanış ve onurlu bir karşı koyuştur. Atatürk şu sözleriyle Kurtuluş Savaşının önemini çok güzel özetler: "Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha yönelmiş olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. (**)"

     Mustafa Kemal'in önderliğinde yapılan bu savaş, toplumumuzu ulus olma bilincine ulaştırmış ve Türkiye Cumhuriyeti bu bilinçle kurulmuştur. Cumhuriyete ulaşmamızı sağlayan büyük zafer, 1922'den başlayarak Türk romanı için kuşkusuz en önemli konudur ve çok önemli romanlar yazılmıştır. Samim Kocagöz'ün "Temelsiz bina olmaz. Cumhuriyetimizin tarihsel temelini sadece tarih kitaplarında bırakırsak, kupkuru kalırız. Sanatın birçok yönü vardır. Bir yönü de geleceğe atılım için toplumun ve insanın duygularını ayakta tutmak, geçmişe dayanarak geleceği aramaktır. İşte bu nedenledir ki ben de bir Türk yazarı olarak, Kurtuluş Savaşına yöneldim." sözleri bu anlayışı özetler.

      Özellikle genç kuşakların okumaları ve o günlerde yaşananları anlamaları, yakın tarihin ve doğal olarak günümüzün önemini daha iyi kavramaları için bu romanları anımsatmakta yarar görüyorum. Halide Edip Adıvar: Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye. Peyami Safa: Sözde Kızlar, Biz İnsanlar. Yakup Kadri Karaosmanoğlu: Sodom ve Gomore, Yaban, Ankara. Aka Gündüz: Dikmen Yıldızı. Mehmet Rauf: Halâs. Mithat Cemal Kuntay: Üç İstanbul. Kemal Tahir: Esir Şehrin İnsanları, Esir Şehrin Mahpusu, Yorgun Savaşçı. İlhan Tarus: Var Olmak, Hükümet Meydanı, Vatan Tutkusu. Samim Kocagöz: Kalpaklılar, Doludizgin. Tarık Buğra: Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara'da. Attilâ İlhan: Kurtlar Sofrası, Sırtlan Payı. Hasan izzettin Dinamo: Kutsal İsyan. Ahmet Hamdi Tanpınar: Sahnenin Dışındakiler. Talip Apaydın: Toz Duman İçinde, Vatan Dediler. Zebercet Coşkun: Haçin. İlhan Selçuk: Yüzbaşı Selâhattin'in Romanı.

     Cumhuriyet döneminde yazılan bu yapıtlara sonraki yıllarda da yenileri eklendi ve kurtuluş yılları değişik yönleriyle ele alındı, işlendi. Bunların en önemlilerinden biri de M. Osman Akbaşak'ın "Ağababa, Cumhuriyetin İmamı" adlı yapıtı. Tarihsel koşullar ve toplumsal olgular, verilen mücadelenin özünü oluşturur. Kurtuluş Savaşı yıllarındaki toplum gerçeklerinin Türk romanına nasıl yansıdığı, yazarların bakış açılarının ne yönde olduğu çok önemli bir araştırma konusudur. Savaşın içinde yabancı güçler, onların yerli işbirlikçileri, bürokrasi, sarayın etkisi, ihtiras, sömürü, hainlik, aşırı para hırsı, iç düşman önemlidir. Bunların karşısında "yurtseverlik" ve "namus" kavramları ise daha önemlidir. Ordu, Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmıştır; ama Mustafa Kemal'in yanında yer alan, düzenli bir ordunun oluşmasına katkıda bulunan subaylar, eşraf, yoksul köylü, kasabalı halk ve bu romanda da derinliğine işlenen din adamları vardır. Ağababa, bu onurlu direnişin romanıdır.

     Ağababa Cumhuriyetin İmamı, masaya oturulup kurgulanmış ve düş gücüyle yazılmış bir roman değil. Uzun süren bir araştırma, kaynak kitaplar ve toplanan belgeler romanın alt yapısını oluşturmuş.

     Vatan işgal edilmiştir. İsmi olup cismi olmayan ordu yorgun ve yaralıdır. Anadolu yıllardır süren savaşın acıları içindedir. Gidip de dönmeyenler, şehit haberleri, sakat dönenler, açlık, yokluk. Koşullar ne denli olumsuz olursa olsun Mustafa Kemal'in kişiliğinde yenilgiyi kabul etmeyen kararlı, inançlı bir halk ve düşmanı yurttan kovmaya azimli, onurlu bir direniş. "Ne bayrağımdan vazgeçerim ne ezanımdan. Bundan böyle gücüm yettiğince ben de varım bu savaşta." diyen bir din adamı. Beykoz'un Akbaba köyünde Canfeda Hatun Camii'nin imamı Mükerrem Efendi bu direnişin simge isimlerinden biridir. Bir Hadis-i Şerif'ten "Hubbül vatan minel iman (vatanı sevmek imandandır) etkilenir. Vatan esaret altında olursa yaptığı ibadetin, ibadetten sayılmayacağına inanır. Millî mücadeleye katılır. Anadolu'nun silaha, gerçek vatanseverlere, Mustafa Kemal'in yanında savaşacak insan gücüne ihtiyacı vardır. Beykoz, kent merkezinin dışında oluşu, kozmopolit nüfus yapısı, denizle bağlantısı, ormanları nedeniyle bu geçişi sağlamak için çok uygun bir yerdir. Mükerrem Efendi, güvenilir kişiliğiyle önemli işler başarır ve kendisine verilen görevleri hakkıyla yerine getirir. Savaş kazanılır. Cumhuriyet ilan edilir. Devrimler yapılır. Mükerrem Efendi, ileri görüşü, zekâsı ve öncü kişiliğiyle tüm yeniliklere uyum sağlar. Ona verilen İstiklal Madalyası en büyük gurur kaynağıdır.

      M. Osman Akbaşak, dedesinin yaşam gerçeklerinden yola çıkarak, ülkemizin en zor yıllarını, kurtuluş mücadelesinin ne denli büyük güçlüklerle kazanıldığını, belgelerin ışığında romanlaştırıyor. Bu belgelerin çokluğu yer yer roman kurgusunu zedelese de yazar, akıcı bir dil kullanarak roman bütünlüğünün kaybolmamasını sağlıyor. Kişiler, mekânve özellikle olaylar tutarlı bir bütün oluşturuyor. Olayların kendi nesnel süreçleri içinde akıp gidişi, yazarın içtenliği, okurun romanın içinde olmasına ve kahramanların heyecanlarını yürekten duymasına zemin hazırlıyor. Kişi eksenli olmasına karşın kişi-toplum ilişkisinin, ustalıklı bir yorumla verilmesi bence romanın en büyük başarısı.

     Ağababa Cumhuriyet'in İmamı, yurt sevgisinin destansı romanı, mutlaka okunmalı, iyi değerlendirilmeli ve gelecek kuşaklara gururla aktarılmalı.

Bahri KARADUMAN
----------------
(*) Türk Dili/ Türk Romanında Kurtuluş Savaşı Özel Sayısı/ 1976
(**) Söylev/ M. Kemal Atatürk