...Üsküdar'dan buraya kadar Anadolu sahilinin beşinci burnu, altıncı "Padişah binişi" olan Servi-burnu'dur. Padişaha mahsus has ekmek ununu hazırlayan beylik değirmenler buradadır. Sonra "Hünkâr İskelesi" gelir ki burası güzel bir çayırlıktır. Sahildeki düzlükte İstanbul esnafları büyük "teferrüc" yaparlar. Halılarla süslenmiş çadırlar kurulur, çalgılar çalınır, keyf sahipleri oynarlar, çimenliklere uzanırlar ve bir ordugâh gibi her tarafı şenlendirirler.

İç tarafta, düzlüğe kadar uzanan "Tokat Bahçesi" denilen mesire yeri vardır. Sultan I. Süleyman, burada, Kâğıthane'deki çağlayan gibi havuzlar yaptırmıştı ki Sultan Mahmut 1746 senesinde bunları tamir ettirmiştir. Burada, Sultan III. Selim için Sultaniye'de yapıldığı gibi, Sultan IV. Murat'ın yaptığı ok talimlerinin hatırasına üç sütun dikilmiştir.

Sahil boyunca, Türk'lerce meskûn Yalıköy, sonra da Türk ve Ermenilerin sakin bulundukları Beykoz gelir... Beykoz'da sahile yakın bir yerde, I. Sultan Mahmut'un 1746'da Gümrükçü İshak Ağa'ya yaptırdığı suyu bol kârgir ve dört köşe çeşme vardır... Çeşmeden öteden beri bol su akardı, fakat sonra tamamen kesildi. Sultan I. Mahmut, halkın müracaatı üzerine, büyük bir meblâğ sarfederek suyu tekrar getirtti ve bugünkü çeşmenin yapılmasını emretti. Yazlık bir eğlence yeri haline getirilmiş olan bu yerde halk, suyun etrafındaki üstü kapalı yerlerde oturup, fışkıran suyun sesi ile şad olur... Yorus kadısı Beykoz'da oturur. Koyun iki tarafında gerilmiş ağların ortasında dikili yüksek bir direğin tepesinde kılıç balığını gözetleyen balıkçı nöbetçisi bekler. Akbaba suyu, dağlardan inerek burada denize dökülür. Akbaba köyü, havadar ve sıhhi bir yerdir.

Sultan I. Süleyman'ın hasekisinin adı ile eskiden «Hançerli Sultan» diye anılan, fakat bugün ıssız bir hale gelmiş olan "Sultaniye", Beykoz'dan sonra gelir. Sahilinde ağaçlık geniş bir düzlük vardır. Körfez, önce çok geniş fakat sığ ve bataklık idi ve içinde de bir adacık vardı. Kanuni Sultan Süleyman, burasını toprakla doldurtarak düzlük haline getirmiştir. Burası poyraza karşıdır, güzel bir çeşme ve havuz, civarında da mahsuldar bahçeler vardır. Adı geçen Padişah, bu düzlükte bir köşk ile güzel bir bahçe yaptırmıştır. Köşkün karşısında bulunan bir ağaçtan yüze ve ellere sürülen kokulu bir yağ sızar. Burada, dağın üzerinde, eski yapılı ufak bir havuzda her türlü ilaçtan çok daha şifalı olan bir su fışkırmaktadır...

... Daha ileride, Türk'lerle meskûn İncirliköy gelir. Sultan III. Mustafa'nın nedimlerinden Tahir Ağa'nın zamanında kurulmuş ve imar edil­miş olan bu köy, sahil boyunca yayılmış vaziyettedir ve halk tarafından çok rağbet görüyordu. Fakat köyde sık sık rezalet ve uygunsuz hareketler vuku bulduğundan, bostancıbaşı o kadar sıkı tedbirler almıştı ki köy rağbetten düşerek eski şenliğini kaybetti ve metruk bir hale geldi. Adı geçen Tahir Ağa, Osmanlı idaresinde birçok yeni usuller ihdas etmesine yardımcı olmuştur. Buradaki buruna “Burun bahçesi” denir... (36).